14-15 Nisan 2012’de İznik’te koşulan İznikUltra’daydık. Ilgaz, Umut, Aykut ve Noyan 126K kategorisinde koştular. Ilgaz ve Noyan sakatlık nedeniyle 60K kontrol noktasında yarışı bıraktılar. Koştuğumuz bu yarışı, 10 soruya verdiğimiz cevaplarlarla katılımcı bakış açısıyla değerlendirdik. Umarız bu görüşler yarışa sonraki yıllarda katılmayı düşünenler için kılavuzluk eder.
Organizasyonu ve yarışı genel anlamda nasıl buldun? Artı ve eksileri ile kısaca değerlendirebilir misin?
Ilgaz
Benim bu soruya tarafsız cevap vermem çok zor. Hem Caner başta olmak üzere Macera Akademisi’nin çoğu mensubu arkadaşım, hem de bu yarış için destek olmak adına ufak da sayılsa pek çok şey yapmaya çalıştım, ister istemez organik bir bağ oluştu. Kesinlikle olayı sahiplenip haddimi aşmak istemem ama ucundan da olsa “benim yarışım” gibi görüyorum olayı. Eksi taraf görmüyor gözüm, belki bu sebeptendir. Bu benim perde arkasını yakından gördüğüm, çoğu sıkıntısını ben çekmesem de şahit olduğum bir organizasyon oldu. Bütün bunları bilince ortaya çıkan sonuca saygı duyuyorum, gerçekten apayrı bir işmiş yarış düzenlemek. Hele böyle bir coğrafyada ve bu hacimde. Gene de artılara örnek vermek gerekirse; istasyon konumlandırması, duyuru sistemi ve kullanılan enstrümanlar, ekip, doğa ve manzara sayılabilir.
Umut
Açıkçası bu kadar geniş bir alanı kaplaması, kendi dalında ülkede ilk defa düzenleniyor olması sebebiyle olabilecek ufak tefek problemlere kendimi hazırlamıştım. Ama yarış boyunca devamlı şaşırdım. Her şey incelikle düşünülmüştü. Yarışın artıları; parkurun güzelliği, seyircinin inanılmazlığı (hiç bir organizasyonda ben böyle güzel destek veren seyirci görmedim), kontrol noktaları ve çalışan gönüllüler. Her şey olması gerektiğinden bir gömlek üstündü. Eksileri diyemeyeceğim ama bir tek gece bulunduğumuz otele çok yakın yerde yapılan sinevizyon gösterisi uykuyu engelledi.
Aykut
Organizasyon ve yarış beklenenlerin çok ötesinde başarılıydı. MCR ekibinin yarış kalitesini çeşitli yarışlardan biliyoruz. Ancak genelde ultra maratonların ilk yılları biraz deneme yanılma olarak geçer ve birçok sorun olur. Aslında bunlar da doğal karşılanır. Çünkü nasıl ilk kez ultra maraton koşarken birçok hata yapılıyorsa, ilk kez düzenlenirken de öngörülemeyen çeşitli aksaklıklar ortaya çıkabilir. Buna rağmen Caner’in önderliğindeki MCR ekibinin, gönüllülerin ve yöre halkının olağanüstü bir iş çıkardığını düşünüyorum.
İznik çevresindeki köylerin bilgilendirilmesi ve halkın ilgisinin sağlanması, tüm belediyelerin organize şekilde çalışması, güvenlik önlemleri, parkur kalitesi, işaretlemesi ve istasyonlar ile her şey dört dörtlüktü. Bence daha da etkileyici olan zorlu hava şartlarının bile bunu bozamaması oldu. Eminim bizim gözümüze çarpmayan bazı aksaklıklar olmuştur ama bunu biz koşuculara hiç yansıtmadılar.
Daha iyileştirilebilecek bir şey düşündüğümde şu anda ilk aklıma gelen 60K sonrasında, gece etabındaki bölümlerde asfalt üzerindeki işaretler aklıma geliyor. Bu işaretler bence çok dikkat çekmiyordu. Ya da beynimiz devamlı kurdeleye odaklandığından biz dikkat etmiyorduk bilemiyorum. Bunun dışında aklıma geldikçe daha iyileştirilebilecek noktaları organizasyona göndereceğim. Bence yarışa katılan herkes gözlemlerini ve önerilerini aynı şekilde bildirmeli ve daha mükemmele ulaşılmasına yardımcı olmalı.
Noyan
İyiydi. Ben yaşadıklarımdan keyif aldım. 126 kilometre için yola çıktım ancak parkurun ilk yarısını koşabildim, o yüzden ikinci yarısı hakkında kişisel yorum yapamam. Ancak, hava şartlarının parkuru bambaşka bir şekle soktuğunu gözlemledim. Eğim grafiğine bakıp ikinci yarının daha kolay olacağını düşünüyordum, ancak yarışı tamamlayan arkadaşların splitleri bunun tam tersini söylüyor. Yarış öncesi akşam yapılan makarna partisinin ve video gösteriminin biraz daha erken yapılmasını tercih ederdim. Startı 7:30’da verilecek bir ultra öncesi dinlenmek elzem. Ben saat 20-21 gibi yatakta olmayı planlamıştım, uyumasam bile yatay durumda. Bu sebeple yarış öncesi partide çok kalamadım ve video gösterimine katılamadım. Katılımcılarla daha fazla sosyalleşebilmek güzel olurdu. Yarışın artısı çok fazla. Öncelikle profesyonel işi bir organizasyon olmuş. Geçilen köylerdeki halkın ilgisi ise eminim herkesi çok etkiledi. Çok güzel manzaralar eşliğinde koştuk, öyle ki ben yarışı bıraktığımda 7 saat 37 dakikadır yoldaydım ve nasıl geçtiğini anlamadım desem yeridir (son 10 kilometredeki azap kısmı hariç ;)). İkmal istasyonları çok başarılıydı, hayatımdaki en iyi çorbayı 41.kilometrede Narlıca’da içtim, tadını bir daha unutmam. Adı geçmişken, en büyük coşku Narlıca Köyü’nde idi. Meydana geldiğimde ortalık alkış sesinden yıkılıyordu. Öyle afalladım ki beni alkışlayanları mı alkışlayayım, selam mı vereyim bilemedim, hepsi on numara insanmış :).
Yarışa katılımı (sayı, ülke, katılımcı deneyimi vb.) nasıl değerlendiriyorsun?
Ilgaz
Çok şaşırdım. En başta mesafe ve içerikten ötürü çok cesaret eden olmayacağını düşünüyordum. Benim tahminim 126K için 10-12 kişi, 60K için de 25-30 kişi idi. Yabancılardan da gelen olacağını sanmıyordum. Ama duyuru iyi yapılmış ki sonuçlar ortada. Burada biraz bizlerin cesaretlendirici yazı, tanıtım ve konuşmalarımızın da katkısı olabileceğini düşünüp seviniyorum.
Yabancıların katılımı da ayrıca önemli bir konu, bu sene koşanlardan ikisi zaten yurt dışında koşu camiasında yazıp çizen ve takip edilen kişiler. Az ama öz yabancı katılımı olduğunu düşünüyorum, etkisini gelecek sene çok net göreceğiz.
Katılımcıların deneyimini de az ama yaptıklarını mantıklı buluyorum. Ben de dahil olmak üzere çoğu kişi katıldığı klasmandaki mesafeleri daha önce koşmamıştı. Bu güzel bir şey. Çünkü bu işe gönül vermiş bizlerin en büyük savı hep ultra maratonun yol koşularından farklı algılanması gerektiği yönünde, bu anlamda da daha maraton bile koşmamış kişilerin 60K’ya girmesi bence güzel ve doğru yaklaşım.
Umut
60K ve 126K parkurlarına kayıtlı toplam 96 sporcu vardı. Gönül binlerce katılımcı ister ama gerçekçi olalım. Ülkenin en büyük maratonuna Türkiye’den 471 kişi katılmış bu sene. İlk defa düzenlenen bu organizasyon için bence 96 güzel bir rakam.
Koşu sporuna ilgi giderek artıyor. Katılımcıların arasında uzun senelerdir spor yapanlar olduğu gibi 4-5 senelik spor geçmişi olanlar da oldukça fazla. Bu inanılmaz parkurun her sene kalabalıklaşacağına inanıyorum.
Aykut
Yarışın ilk senesi olduğunu ve Türkiye’de ilk kez böyle bir mesafenin tek seferde koşulduğunu düşünürsek ben katılımı son derece başarılı buldum. Açıkçası 3-4 ay önceki tahminlerimin oldukça önüne geçti.
Noyan
Bence Türkiye sınırları içerisinde yapılan bir ultra için katılım gayet başarılı idi. Çok fazla yabancı ziyaretçimiz yoktu ama gelenlerin edindiği olumlu izlenimlerin daha sonraki senelerde geri dönüşü olacaktır. 126 kilometre parkurunun zorluğu bitiren sayısını oldukça aşağı çekti. Sanırım %50 gibi bir bitirme oranı var. Ülkede koşmak zaten spordan sayılmıyor, yabancı atletlerin desteğiyle ülkemiz temsil ediliyor. Bu şartlar altında ‘deli işi’ olarak tanımlanan mesafelerin koşan bu kadar çok insan bulmak bence başarılı. Zamanla bu sayı artacaktır. Ben bile kendi çevremdeki insanları yavaş yavaş ultra tarafına doğru itmeye başladım. Bu sene İzmir’den Umut’la geldik yarışa, seneye birkaç kişiyi daha ekleriz listeye.
Sence İznikUltra parkurunda rotaya özgü avantaj/dezavantajlar ve dikkat edilmesi gereken hususlar neler?
Ilgaz
126K rotası aslında şaşırtmacalı soru. İşin içinde olmayanlar için ilk yarıdaki iki büyük tırmanış ve iniş zor gibi gözüküyor, son yarının düz gitmesi ise avantaj sanılabiliyor. Aslında tepeleri avantaj olarak görmek lazım. Yokuş yukarı yürümek her ne kadar yorucu gibi gelse de düz yolda koşmaya çalışmak aslında daha zor ve yorucu. Tepeler insana aktif dinlenme şansı veriyor, çoğu koşucu da yokuş yukarı yürümekten gocunmuyor. Ama özellikle ilk defa ultra koşan koşucular için düz yolda yürüme molası vermek psikolojik olarak zor gelmiş olabilir. Bence bu, parkurda en çok dikkat edilmesi gereken detay. Son çeyrekteki bağlardan geçen yollar ise çamur ve balçık açısından tam bir kazık soru. Koşmanın neredeyse imkansız olduğu bu kısımlar sonda yer alınca yorgunluk faktörünün de etkisi ile epey kırıcı oluyordur.
Umut
Parkurun ilk yarısında ciddi eğimli tırmanışlar var. Dikkatli geçmek lazım, ikinci yarısı nasılsa düzlük diye düşünüp enerjinin çoğunluğu ilk yarıda harcanırsa, ikinci yarının zor zemininde ve karanlıkta sıkıntı yaşanabilir.
Aykut
Parkur bence tek kelimeyle harika. Dikkat edilmesi gerekenleri birlikte yaptığımız keşif koşusu sonrasında yazdığımız yazıda değinmiştik. İlk 60K’daki dik yokuşlar kontrollü çıkılmalı ama özellikle iki tane uzun inişe dikkat edilmeli. Kontrolsüz gidilirse bu inişler son derece yıpratıcı olabilir ve özellikle 126K koşacaklar için belirleyici rol oynayabilir. 60K’dan sonrası ise kesinlikle kolay değil. Hatta eğer yarış öncesinde veya yarış günü yoğun yağmur yağışı olduysa, zemin faktörü ve dikkat gerektiren navigasyon ile bana göre tartışmasız parkurun en zorlu bölümü.
Noyan
İznik zorlu bir parkur. Hemen hemen tüm tırmanışın ilk yarıda tamamlanıyor olması kişiyi psiklojik olarak olumlu etkileyebilir ama bir ultrada beklenmeyeni beklemek mantıklı bir felsefe gibi. Bu sebeple ikinci yarıya biraz rezerv enerji bırakmak doğru bir davranış olur. Zaten daha ilk organizasyonda 15 saat aralıksız süren yağış parkurun ikinci yarısını hayatta kalma savaşına çevirdi. Çamurla boğuşmanın yanı sıra yolunu kaybedip fazla kilometre yapan da çok oldu. Kuru, açık, yıldızlı veya ay ışığı olan bir gece koşusu çok farklı olabilirdi. Halkın desteği önümüzdeki yıllarda da devam ederse yarışmacı performanslarını etkileyebilecek bir faktör. Gerçi benim köylerden topladığım onca hayır duası ters tepti ama olsun :). Tırmanışların yoğun olduğu ilk bölümde çantada ne kadar ağırlık taşınacağı çok önemli. İyi bir beslenme ve hidrasyon programıyla yükü minimumda tutmak ve yardım istasyonlarından faydalanmak yarışın ileriki bölümlerinde önem taşıyacaktır. Bununla birlikte drop zone iyi kullanılması gereken bir avantaj.
Geri dönüp baktığında, yarış esnasında neleri farklı yapardın?
Ilgaz
Çantamı ve su sistemimi farklı seçerdim. Dışarıdan ulaşılabilen şişe/matara sisteminin eksikliğini çok hissettim. Aynı şekilde yiyecekler için el altında çanta/cep olmaması da kötü oldu. Donanımsal eksikliklerim bunlardı. Öte yandan tecrübesizliğim sonucu ilk inişi yüksek tempo ve kesintisiz koşmam da bana ikinci inişi koşamayacak hale gelmeme mal oldu. Belki ilk inişte temkinli davransaydım ikinci inişteki dizlerimin iflası başıma gelmez ve yarışı yarım bırakmamış olurdum.
Umut
Yağmurluğumu çok erken kullanmaya başladım, devamlı değişen havada giyip çıkarıp çantama koydukça yağmurluğun her tarafı sırılsıklam oldu. Yedek kıyafet ve eldivenlerimi nasılsa çantanın içinde diye ayrıca poşetlerin içine koymayınca sağanak yağmurda hepsi sırılsıklam oldu. İkinci yarıda saatlerce süren yağmuru devamlı ıslak kıyafetlerle geçirmek zorunda kaldım. Herhalde tek farklı yapacağım giysilerimi kuru tutmaya özen göstermek olurdu.
Aykut
126K koşan hemen herkes gibi ben de birkaç kez kaybolduğum için işaretlere daha iyi konsantre olurdum. Tabii bunu o zaman yapmak burada yazmak kadar kolay olmuyor, o yüzden aslında fazla bir geçerliliği yok. Ayrıca 60K’da yanıma çok fazla ve çeşitli yiyecek aldım ve hepsini tüketemedim. Yeniden koşsam bu kadar alır mıydım emin değilim. Bunların dışında sanırım farklı yapacağım pek fazla bir şey olmazdı.
Noyan
DNF damgası yemiş olsam da yarış esnasında farklı yapacağım bir şey olmazdı. Rahat bir tempoda koştum, yokuşları zorlamadan çıkmaya çalıştım. Beslenme ve hidrasyonu ilk kilometrelerde düzene sokup planıma sadık kaldım. Enerjimin azaldığını veya susuz kaldığımı hiç hissetmedim. Çekmeköy’de yarışı Aykut’la beraber tamamlamıştık, bu sene de Narlıca’ya kadar beraberdik, bu benim için sağlıklı bir referans noktası. Aykut’la beraber koşmadık ama onun güçlü olduğu noktalar ile benimkiler zaten farklı. Yarış öncesi neyi farklı yapardın diye sorsaydınız ‘single-leg squad yapmazdım’ derdim :).
İyi ki bu parkurda yanımdaydı dediğin en önemli ekipman/koşu malzemesi nedir?
Ilgaz
Yeterli olmasa da yağmurluğum. Bir de kızımın yazdığı mektup.
Umut
Kafa lambam. Oldukça kuvvetli olan kafa lambam zifiri karanlık ve yoğun yağmurda parkur işaretlerini kaybetmememi sağladı. Yoksa kaybolmak işten bile değildi. Bu kadar zor şartlarda bir de kaybolmak insanı psikolojik olarak nasıl bir yere götürür tahmin edemiyorum.
Aykut
Malzemeden sayılır mı bilmiyorum ama Kerem Yaman 18 saat boyunca yanımda olarak bana iyi bir yoldaş oldu. İyi ki yanıma almışım. Şaka bir yana kapüşonlu yağmurluğum iyi ki yanımdaydı diye birçok kez düşündüm. Bir de tabii çok güvendiğim kafa fenerim. Belki her sene yağmur böyle yağmayacağı için başka bir yağmurluk idare edebilir ama bozuk zemindeki ve zifiri karanlıktaki zeytinlikler labirentinde güvenilir bir fener çok önemli diye düşünüyorum. İlk 60K’da da tepelere çıktıkça soğuyan, göl seviyesine indikçe ısınan yağışlı havada vücut ısımı ayarlamakta kolluklarımın büyük faydasını gördüm.
Noyan
Bu güzel bir soru olmuş. Bence sağlam bir dış katman bu parkurda hayat kurtarır. Benim ince bir yağmurluğum vardı, çok faydasını gördüm. Hem ıslanmadım hem de rüzgarlı bazı bölümleri konforlu geçtim. Ama akşam hava soğuduğunda ne olurdu bilemiyorum. O sebeple kendime olabildiğince hafif ama su ve rüzgarı kesinlikle geçirmeyen bir dış katman edineceğim. Sorunun cevabı her ne kadar hava şartlarından etkilenmiş olsa da aklıma başka bir şey gelmiyor.
Bu yarışta en dikkat çekici unsurlardan birisi yöre halkının organizasyona sahip çıkışı ve büyük destek vermesiydi. Türkiye’deki diğer koşu organizasyonlarına bakınca bunu çok fazla göremiyoruz. Bunun nedenleri hakkında ne düşünüyorsun?
Ilgaz
Köy halkının saflığı, egolardan ve basma kalıp tabulardan uzak yaşıyor olmaları. Bir de evlerine köylerine misafir gelmiş olmamız. Her ne kadar Türkçe konuşsak da onların gözünde enteresan bir yabancı olmamız ve bu sebeple ortaya çıkan misafirperverlik.
Umut
Caner Odabaşoğlu ve ekibi organizasyonu çok iyi tanıtmışlar ve gelecekte olası hem sosyal hem ekonomik getirileri hakkında iyi bilinçlendirmişler diye tahmin ediyorum. Bir düşüncem de göl ve etrafındaki huzurlu ortamın yöre halkının ruh haline etkisi. Herkes çok mutlu görünüyordu :).
Aykut
Bence yöre halkı bu organizasyonun yapılmış olmak için yapılmadığını gördü. Gerçekten emek verilen ve büyük özen gösterilen bir organizasyon olduğuna inandı. Bunu da Caner başta olmak üzere MCR ekibinin ciddiyeti sağladı. Biz yarışta tepeden tırnağa çamura bulandık ama Caner bu rotayı çıkarmak için bizim girdiğimiz çamura defalarca girdi. Köylerden geçerken muhtarlarla, köylülerle birebir konuşarak onları bilgilendirdi. Gerekli bürokratik izinler için kaymakamlık ve belediyelerin kapılarını aşındırdı. En ufak detaylarla bile ilgilendi. Sonuçta bu işe gönül verdiğine ve bu yarışın o bölge için çok değerli bir organizasyon olacağına herkesi inandırdı. Misafirperver yöre halkı da karşılarında işini hakkıyla yapan dürüst birini görünce organizasyonu sahiplendiler.
Noyan
Bununla ilgili düşünecek çok fazla bir şey yok. Ülkenin spora bakışı belli. Spor kültürümüz sıfır, hatta sıfırın altında. Gel gör ki yöre halkının desteği bu söylediklerimle çelişiyor. Bunun sebebi bence ön yargısız köy insanı. Belki spor kültürleri yok, belki ne yaptığımızı bilmiyorlar ama şehir insanının ön yargılarıyla bakmıyorlar bize. Ben buna kısaca toprak etkisi diyorum. Toprakla uğraşan insanın hali tavrı da başka oluyor. Toprak kompleksleri engelliyor.
İlk yılındaki yarışın bütününe bakınca İznikUltra’yı 3-5 yıl sonra nasıl bir konumda olacağını öngörüyorsun?
Ilgaz
Bırakın 3-5 seneyi, önümüzdeki seneyi bile düşünemiyorum, tahminlerin çok daha üzerinde katılım olacaktır. Bu sene çok kapı çalındı destek sağlamak için. Ama olayın geleceğini gören, sözlerimize inanan çok az kişi ve kurum çıktı. Türkiye’de mevcuda bakıp risk almaya cesaret edemeyen adam çok, onlara anca hazır mecra sunacaksın, görecekler olayın hacmini, anca o zaman harekete geçiyorlar. Seneye peşlerinde koşulan çoğu kişi/firma Macera Akademisi’nin peşinde koşar umarım. Bir büyüğüm bunu satranç/tavla oynamaya benzetti anlatınca, herkes tavla oynamayı biliyor, zar gelince o anki duruma göre hareket ediyor, 3-5 hamle sonrasını gören düşünen çok az bu konuda.
Umut
Tanıtımı iyi yapılırsa İznikUltra gelecekte çok kalabalık start alır. Ben önümüzdeki sene bile ciddi katılımcı farkı olacağına inanıyorum.
Aykut
Bu organizasyonun geleceğinin çok parlak olduğunu görmek için kâhin olmaya gerek yok. Organizasyon kalitesinin müthiş olmasının yanı sıra bence en kritik faktör bölgedeki insanların bu yarışı sahiplenip sahiplenmeyeceğiydi. Bu da tahminlerin çok ötesine geçti. Parkurda çoğu kez inanılmaz anlar yaşadık. Örneğin gece 12’ye doğru bile yerleşim yerlerinden geçerken, insanlar sanki bir gösteri izlemek için toplanmış gibi balkonlarda bizleri karşılayıp alkışlarla motive ediyorlardı. Bizlere dua eden yaşlı teyzelerden, kafamız karıştığında yolları gösteren köylülere kadar harika bir destek vardı.
Tüm bunlara bakınca bu yılki yarışa katılan hemen herkesin önemli bir engeli çıkmadığı sürece gelecek sene de katılacağından şüphem yok. Konuştuğumuz herkes daha şimdiden gelecek seneyi iple çekiyordu. Bu sene çeşitli sebeplerden katılamayanlar ve bu yılki coşkuyu ve güzellikleri tanıdıklarından duyanlar da eklenince sayı katlanarak artacaktır. Ben özellikle bir iki yıl içinde yurt dışından katılımcı sayısında büyük bir patlama olmasını bekliyorum. Bu yıl katılan yabancı yarışmacılarla konuştuğumuzda inanılmaz pozitif deneyimlerle ayrıldıklarını gördük. Yarışın kalitesi ile birlikte UTMB’ye 3 puan veren bir yarış olması yabancı yarışmacıların sayısını daha da arttıracaktır.
Noyan
İznikUltra’nın yabancı katılımcı sayısını arttıracağını düşünüyorum. Yerli katılımcı sayısında da artış olacaktır ama özellikle yurt dışından ilginin katlanarak büyüyeceği kanısındayım. Tabi ki biraz reklam lazım ama organizasyon kendini zaten oldukça iyi tanıtıyor. Bu iş biraz gönül işi olduğundan dokunulması gereken yer orası. İznik’te bunu başarmış gibi duruyor.
Bundan sonraki senelerde katılacaklar için neler önerirsin? Nelere hazır olmak lazım?
Ilgaz
Mevsim böyle olacaksa yağmura çamura alışkın olsunlar, her yağmur gördüklerinde donlarına kadar ıslanana dek sokakta hatta ormanda koşsunlar. Tepeler bulup inip çıksınlar, koşmak şart değil, marifet inip çıkmak olsun.
Umut
En kötüsüne. Sürekli değişen, sert doğa şartlarında koştuk bu sene. Her sene aynı olacak diye bir garanti yok. Soğuk, yağmur, çamur, eğim, karanlık, yalnızlık; bu durumlarda uzun saatler koşmaya hazır olmak lazım, ne olur ne olmaz :).
Aykut
Bu konuda çok fazla bir şey söyleyip tekrar yapmak istemiyorum. Açıkçası tek önerim bu organizasyona bir şekilde katılmaları olacak. Büyük keyif alacaklarından şüphem yok. Koşabilecek durumda iseniz istediğiniz mesafeyi koşun, değilseniz gönüllü olun veya dışardan manevi şekilde destekleyin ama bir şekilde bence bu coşkuya ortak olun. Neye hazır olmak lazım derseniz, halkın ve köylülerin müthiş desteğine hazırlıklı olun derim. Türkiye’de daha önce böyle bir şey göremediğiniz için şaşırıp kafanız karışabilir.
Noyan
Yarıştan önce single-leg squad yapmayın :). Sanırım bir ultradan önce her şeye hazır olmak lazım. Ama bırakmaya hazır olmayın. Her şeye rağmen bitirmeye hazır olun. Yolunuzu kaybedebilirsiniz, köpekler kovalayabilir, fark etmeden susuz kalabilirsiniz, iki istasyon arasında çantanızda hiç yiyecek kalmayabilir, çılgın bir doluya tutulabilirsiniz, ayağınızı burkabilirsiniz, vs, vs. Bütün bunlara hazırlanmak mümkün değil, o yüzden en iyisi beklenmeyen her şeye hazırlıklı olmak. Artık o nasıl olur bilemiyorum.
Biraz da antrenman bilimi. Bu yarışa nasıl hazırlandınız? Neleri yapıp, neleri yapmadınız? Kısaca, ‘kaç koştunuz?’
Ilgaz
Bu mesafeler için planlı antrenman programları var internette. Ben artık plan program yapmaktan hoşlanmadığım için belli bir antrenman çizelgesine uymadım. Sakatlık sebebi ile az zaman kala hazırlanmaya başladığım için kendime yarış tarihine kadar beni istediğim seviyeye abartmadan getirecek bir düzen çıkartıp ona uymaya çalıştım. Kabaca şöyle tarif edebilirim; hafta arasına 2-3 gün 10-15kmlik koşular koydum, cuma-cumartesi günlerine de en sonunda 4-6 saat olacak şekilde ardışık uzun koşular koydum. Haftalık mesafe olarak 70-90km arasında kaldım hep.
Umut
Her hafta back-to-back denilen iki gün üst üste ya da aynı gün içerisinde 2 kere uzun koşu antrenmanlarımız oldu. Genelde bu antrenmanları yüksek eğim kazanımlı rotalarda sırtımızda yarışta kullanacağımız çantalarımızla yaptık. Aynı koşularda gıda tüketimini de simule ettik, değişik gıdalar tüketerek en doğru çanta içeriğini bulmaya çalıştık. Bu anahtar koşuların dışında hafta içi orta mesafe tempo koşuları yaparak vücuda hızı unutturmamaya çalıştık. 13 haftalık antrenman programında ortalama haftada 72km koşmuşum.
Aykut
Yarış için çok özel bir şey yapmadım. Ocak sonunda Runtalya’da da koşmaya karar verdiğim için bu yarış için esas hazırlığım Runtalya sonrasında başladı denebilir. Klasik ultra antrenmanı denebilecek arka arkaya uzun koşular ve uzun bir gece koşusu yaptım. Vücudu alıştırmak için koşuların çoğunu çantalı yapmaya dikkat ettim. Fiziksel antrenmanlar dışında en büyük faydayı zihinsel antrenmanlardan gördüğümü rahatlıkla söyleyebilirim.
Noyan
İznik’te 126K koşmaya yarıştan 13 hafta önce karar verdik ve Umut’la 13 haftalık bir program takip ettik. İnanılmaz kilometreler doldurmadım. Ama bir iki önemli noktayı atlamamaya çalıştım. Bunların ilki back-to-back’ler (B2B). Umut’la, genelde cuma ve cumartesi olmak üzere, arka arkaya uzun koşular yaptık. 2+3 saatten başlayıp süreleri her hafta uzattık. 4 haftada bir de biraz geri çekilip dinlendik. Aslında program bize hafta içi orta-uzun bir mesafe daha koşmamızı öneriyordu ama pek fırsatımız olmadı. Herhangi bir sebeple uzun koşumu yapamayacak olduğumda çalışmayı ikiye böldüm. 4 saatlik bir koşuyu 2+2 saat şeklinde veya 1 saat tempo 2 saat rahat şeklinde yaptığım oldu. Hafta içi bir adet kısa interval veya tempo koşusu yapmaya çalıştım. Antalya’da sonsuz faydasını da gördük zaten. Şubat ayında 355, Mart ayında 349 kilometre kaydettim, en uzun haftam 100 kilometre civarında oldu. İki kilit antrenman yaptık, bunlardan ilki 12 saat içinde koştuğumuz 5+3 saat B2B antrenmanıydı (arada 4 saat dinlenme ile), diğeri ise 52 kilometrelik Balçova-Urla koşumuzdu. Uzun antrenmanlarımızın hemen hemen tümünde çanta taşıdık ve nasıl beslenip nasıl su içeceğimizi planladık. Bence bir ultra hazırlığının önemli bir parçası da bu. Yarış parkuruna benzer zemin ve eğimlerde koştuk. Sanırım üç aşağı beş yukarı doğruları yakalayabildik. Haa, ben yarışı bitiremedim, o bambaşka bir konu ;).
İznik hakkında son bir cümle alalım. Ama vurucu olsun.
Ilgaz
Bu, vurucu olması isteniyorsa, kişisel bir cümle olmak zorunda. 126Klık parkuru yarım bıraktım. Sebebi ayrı konu, adı sakatlık, antrenmansızlık, psikolojik güçsüzlük, ne konursa konsun. Sonuca bakarak şunu söyleyebilirim, hatırladığım ağır bir cümle vardı: “Bir yarışı bırakıyorsan ya koşmaya dayanamayıp ağlamalısın ya da bıraktığına ağlamalısın.” Bende ilki olmasın korkusu ile ikincisi oldu. Kendi adıma çok vurucu bir cümle. Hala kafamı kurcalayan bir konu. Yarış bırakmak ağır yükmüş.
Umut
Sırılsıklam, saatlerce bileğe kadar çamura batmış, üşümüş bir halde hayatınızın en mutlu gününü (belki de günlerini) İznik gölü etrafında koşarken yaşayacaksınız. Garantisini veriyorum.
Aykut
Bu yıl gün boyu yağan yoğun yağmur sonucu İznik’i sel bastı. Şahsen önünüzdeki yıllarda İznik gölü çevresinde çok daha büyük sel baskınları bekliyorum: İnsan selleri.
Noyan
Bir yarışı bırakmak sonradan çok koyuyormuş.
Not: Fotoğraflar İznikUltra sitesinden alınmıştır.
guzel yorumlar olmus. elinize saglik.