Ilgaz: Mert selam, bu sene seninle Büyük Atatürk Koşusu ’nu beraber koşma şansımız oldu. Benim 5 yıl sonra 2. , senin ise ilk katılımındı. Ben bu sebeple değişen şeyleri, sen de dışarıdan bir gözle tüm yapıyı değerlendirebilirsin herhalde.
Bizim gibi koşu konusunda araştırmayı okumayı konuşmayı ve bilgi paylaşmayı sevenler için aslında az kaynak sağlayan bir organizasyon, belki bu yazı sayesinde de internette ileriki seneler için daha kalıcı bilgiler sağlamış oluruz…
Güzel bir havada koştuk, daha önce 27 Aralık tarihleri hep ayaz ve buzlanmaya varan soğuklarla geçiyordu, bu sene şanslıydık. Tarihten ve koşunun anlamından bahsedelim istersen biraz; 27 Aralık Atatürk’ün Ankara’ya girdiği tarih, yarış da her sene bu tarihte Atatürk’ün girdiği yer olan Keklikpınarı bölgesinden başlıyor ve 10km civarı devam ederek şehir içinde bitiyor. Tarih ve rota detaylarına girmeden önce kayıt ve başvuru safhalarından bahsedelim. Benim gibi Ankara dışından katılmak isteyenler için bir çelişki var; 27 Aralık tarihi sabit kaldığı için yarış her sene başka bir güne denk geliyor ve çoğunlukla hafta arası oluyor. Gerçi başlangıç saatinin 14:00 olması bu anlamda avantaj, mesela ben sabaha karşı bir otobüs ile İstanbul’dan hareket edip güzel bir saatte Ankara’ya varmış oldum, yarış sonrası da aynı şekilde döndüm, yani bana bir güne mal oldu, çalışanlar için hafta arası izin açısından önemli bir detay. Gel gör ki kayıt için belgeleri önceden mail veya faks ile gönderebilsen bile göğüs numarasını almak için bir gün önceden teknik toplantıya katılım şart koşulmuş, başka bir deyişle yarış günü numara alıp kesin kayıt yaptıramıyorsun. Eğer bu işi senin için Ankara’da yapabilecek bir tanıdığın yoksa kayıt bu anlamda imkânsız. Bence bu çözüm üretilmesi gereken bir konu, kaldı ki sabah erken saatte başlayan yarışlarda kayıt alınması lojistik olarak zor olabiliyor ama 14:00 öncesi bu gibi işler için gayet yeterli gözüküyor. Mesela internetten online kayıt da yapılamıyor, belgeleri elektronik posta ile göndermemizi istiyorlar. Ben yolladığım halde ulaşmamış ve başvurum işleme alınmamıştı, bu sorunu senin sayende hallettik… Bu gibi iletişim kopukluklarının olmaması için en iyi çözüm internette bir “kayıt listesi” yapılması ve bizlerin kayıtlarımızı takip etmemiz, bu eklenmesi gereken bir detay bence. Sen nasıl değerlendirirsin kayıt ve toplantı sürecini?
Mert: Bence de bu kayıt konusuna ve toplantı olayına bir çözüm şart. Çünkü mesaili bir çalışansan zaten Perşembe günü öğleden sonra izin alarak yarışa katılmak zorundayken bir de Çarşamba günü akşam saat 17’deki toplantıya Ankara’nın uzak bir köşesinden ulaşabilmek için 16 gibi işten yine erken ayrılman gerekiyor. Teknik toplantıda da zaten detay konuşulmuyor. Aslında artık bu toplantılarda koşuculara aktarılacak bilgiler internet üzerinden tüm detayıyla paylaşılabiliyor. Bence bu yarış için federasyonun sitesinde özel bir bölüm açılıp detaylı bilgi ile donatılıp online kayıt imkanı sunulmalı. Ben var olan tüm dokümanları inceledim ama yarışın chipli olacağını kayıt için gittiğimde öğrendim. Artık online kayıt çok basit bir iş. Teknik bir sürü detay bilmeden bile bunu çok kolay ve bedavaya yapabiliyorsun. Bir formu indirip, çıktı alıp imzalayıp ardından scan edip (tarayıp) imajını bir eposta adresine gönderme süreci olabilecek en yanlış süreç. Umarım bundan sonraki yıllarda kayıt ve toplantı meselesi daha kolay ve akıcı olur.
Bu yılki yarışın internette bilgilendirme kısmı bir word belgesinden ibaretti. Oysa internet demek html demek. Hem daha şık, hem daha okunabilir, hem birbirine bağlantılar verilebilir bir teknoloji. Formatını ve teknolojisini geçtim içeriği de eksik ve hatalı. Tamam birileri bu tip yarışlar için çaba sarf ediyor ama bence böyle değer atfedilen bir yarışın prestiji açısından bunlar önemli detaylar. Bilgilendirme sorununun büyüklüğünü bu yarış hakkında hiç bilgisi olmayan çevremizdeki koşucu sayısından anlayabiliyoruz.
Bir başka sorun servisler sorunu. Servislerin kalktığı yer ile yarışın başlangıcı arasındaki yolculuk herhalde 20-25 dakikadır. Ama nedense servisler saat 12:00’de kaldırıldı. Yani yine çalışan biriysen o gün saat 11’de işten çıkman gerek. Oysa buna gerek yok, o servisler saat 13’te kalksa bile erken olacaktır. Biliyorsun biz de bu nedenle faydalanamadık servislerden. Biz saat 13:15’de Aşti’den taksiye binip 13:35’de başlangıç noktasında olduk rahatlıkla. Yarış sonrası servisler hakkında da bilgimiz olmadığından yine faydalanamadık ve taksi çözümüne kaldık. İşin bu kısımlarında da yapılabilecek değişiklikler var.
Yarış günü ve ulaşım konusunda sen ne düşünüyorsun?
Ilgaz: Yarışın sabit tarihe bağlı olması güzel. Anlamı açısından güzel. Yani bir tür fedakârlık gerektiriyor, anneler günü gibi her Mayıs’ın ilk Pazar’ı durumu yok, tarihi bileceksin kendini ona göre ayarlayacaksın. Bu biz koşucular tarafından sağlanması gereken şart ama o zaman organizasyona da bunu kolaylaştıracak işler düşüyor bahsettiğin gibi. Ben “dışarıdan” gelen bir koşucu olarak rota ile de biraz az bilgi edinebildim. Semt isimleri yazıyor ama bana hiçbir şey ifade etmiyor ki? Onun yerine basit bir kroki veya Google Earth veya Maps üzerinde işlenmiş rota görmek güzel olurdu. Keza eğim grafiği de öyle, artık bu verileri toplamak ve ekrana aktarmak çok kolay. Rota için toparlamak gerekirse benim görmek isteyeceklerim; kroki, eğim grafiği, su istasyonu bilgisi. Evet bu mevsimde 10km susuz da koşulabilir belki ama çevrede kendini tempoya kaptırmış ve dili damağı kurumuş çok kişi fark ettim ben koşarken. Bir de rota üzerinde mesafe bilgisi olması iyi olurdu. Bazılarımızda mesafe gösteren koşu saatleri var, bazıları zaten şehri ve rotayı bildiği için az çok kestirebiliyor veya daha tecrübeli koşucular 10km de koştukları mesafeyi doğruya yakın tahmin edebilir ama hatırlarsan bir iki tane tecrübesiz, hatta muhtemelen ilk yarışını koşan ve “daha kaç km kaldı?” diye sızlanan arkadaş gördük. Mesafe bilmeden koşmak zihinsel olarak da yorucu kimine göre. Yapılacak şey basit 2-3 duba koyup mesafe yazmak.
Bu yarışın en çok dile getirilen özelliği ilk yarısının bildiğin yokuş aşağı olması. Hem de ciddi eğimle. Sen ne diyorsun bu konuda, çoğunlukla asfaltta antrenman yapan biri olarak sen de pek alışık değilsin değil mi yokuş aşağı koşmaya? Ben mesela hiç sevmem ters eğimi, yokuş yukarı bana daha kolay ve kontrollü gelir…
Mert: Bazen yokuş antrenmanları yapıyorum, haliyle bunların aşağı kısımları da oluyor ama bu yarışta uzun süreli aşağı eğime maruz kalıyorsun. Hatta bazı yerlerde bu eğimin miktarı epey fazla. Kendini tamamen bırakamıyorsun, frenlemen gerekiyor. Mesela bugün çok hafif de olsa üst-ön bacak kaslarımda hamlama var. Kendimi zorlamadığım düşünülürse bunun tek açıklaması eğim olabilir. Aslında bu rotayı olduğu gibi kabul etmek gerek. Nasıl Bozcaada’yı ve Bahçeşehir’i çıkışlarıyla kabullendik ve başka aynı mesafede yarışlarla karşılaştırmıyoruz, bu yarışı da iniş yarışı olarak düşünmek gerek. Sadece bunu bilip buna göre hazırlıklı başlamak –ayakkabı seçimi, tempo belirleme vb.- gerek. Bence de rotanın eksiği km işaretleri. Anımsarsan arada bir tane chip kontrol halısı vardı. Orada bile yazmıyordu hangi mesafede olduğumuz. Ben son 1km veya son 800m gibi işaretler kesin vardır dedim ama onlar da yoktu. Senin de dediğin gibi rotanın anlatımı tamamen Ankara’yı bilenler içindi. O cadde isimleri bizim kafamızda eğim grafiği bile oluşturdu ama senin gibi dışarıdan gelenler için bir şey ifade etmemiştir.
Onun ötesinde rota deyince akla biraz da rotanın dışı geliyor. Seyirciler ve trafik mesela. Ben ilk kez katılıyorum. Hiç seyirci, destekçi beklemiyordum ama çok az da olsa vardı. Özellikle yarışın başlarında büyük gruplar vardı ve güzel destek veriyorlardı. Ama sonraki 7-8 kilometre ve özellikle bitiş tamamen boştu. O kısımda da rotaya yakın okullardan öğrenciler çıkmıştı. Ne yazık ki onlar da işin sadece eğlencesinde, koşanlara laf atıyorlardı. Ama en azından bir kaçı “gelecek sene ben de koşmak istiyorum” diye düşünmüşse ne güzel. Son bölümde bir anaokulu sınıfına topluca “çak” yaptın, orası keyifliydi. Destekçinin az olması biraz da mesai günü ve mesai saati olması ile açıklanabilir. Ama bitiş noktasında sana da söylediğim gibi, garın önüne aynı gün aynı saatte iki tane ekskavatör getirsen, inşaatın çevresinde daha fazla adam toplanır iddia ediyorum.
Trafiğe gelince… Ankara gibi bir yerde bu rotada yolları uzun süreli kesmek cidden büyük problem yaratabilir. Pazar sabah erken saat olsa neyse ama hafta içi ve saat ikide bu iş çok zor. Özellikle Tandoğan meydanını kapatmak büyük dert olmuştur Ankara trafiğinde. Yarışı biz duymuyorsak koşmayan insanların duyması imkânsız. Dolayısı ile herkes habersiz yakalanıyor. Oysa bu yarış iyi duyurulsa herkes önlemini alır. Yine araç kullananlardan iyi küfür yedik.
Ilgaz: Madalyaya dikkat ettin mi? Mesela bitişte büyük bir çaba ile ille de boynumuza taktılar. Geçen Avrasya için en büyük eleştirilerden birisi madalyaların poşetten paketli çıkması idi, bu sefer özellikle baktım, ben elime almak istesem de boynuma geçirdiler. Madalya bildiğimiz klasik yuvarlak metal madalyalardan değil, özel döküm yaptırılmış Ankara İl Spor Müdürlüğünce ve arkasına yarışın stickeri yapıştırılmış. Yani bir bakıma “yarı jenerik” madalya denebilir, bu yarış için özel olmasa da gidilip plaketçi piyasasından kilo ile alınmamış. Öte yandan bahsetmeyi atladığımız bir konu da yarışın kayıt parası yok, bunu düşününce tüm o kurulan taklar, hakemler, kontrol sistemi ve chipler, dağıtılan sular, madalya hep bir ödenekten çıkıyor, bu açıdan da çok sert eleştirmemek lazım belki maddi kısımları ve malzemeleri. Yani bütün bu şartlar altında bu saydıklarım güzeldi bence. Hatta kayıt esnasında isim kısmı boş olsa da bir katılım belgesi vermişler sana. Kendi adımı yazmak komik gelse de güzel düşünce.
Mert: Sen kontrol sistemi ve chipler gibi giderlerden bahsedince aklıma şu geldi. Başlangıç çizgisinde chip kontrol halısı yoktu. Acaba herkesi aynı anda başlamış mı kabul ettiler yoksa farklı bir alet mi vardı. Eğer farklı bir alet yoksa ve sen bunu biliyorsan aslında biraz aşağıdan başlayıp çok komik olmayan bir sürede ara kontrol noktasına varsan güzel avantaj elde edebilirsin. Başlangıç çizgisindeki bu durumu merak ettim açıkçası.
Bitişte hemen madalyaları boynumuza takmaları çok hoştu. Hızla bir su da buldum kendime içmek için. Ama ben mi kaçırdım bilmiyorum, simit veya başka katı bir gıda bakındım göremedim. Belki ufak bir simit iyi olurdu. Dediğim gibi ben gözden kaçırmış olabilirim. Sonuçlara bakınca yarışa 420 kişi kayıt yaptırmış görünüyor. Ama ilginç olan sadece 341 kişi bitirmiş. 10 DNF var. Katılmayan sayısı olarak 70 bana biraz fazla gibi geldi sen ne dersin bilmiyorum.
Dereceye girenlerin zamanları gerçekten çok iyi; erkekler birincisi 30:09 koşmuş mesela. Biz 48:50 ile 196 ve 197. olmuşuz.
Peki bu yarışa ileride katılacaklara neler önerirsin?
Ilgaz: Benim düşündükçe kafama takılan ve cevabını bulamadığım iki konu var; para ödüllerinin dağılımı ve parkur uzunluğu. Açıklanan statüde maddi konularda ilk 3 derecedeki kadın/erkek atletlerin para ödülleri aynı ama 3. den sonra kadın/erkek arasında fark oluşmaya başlıyor ve erkeklerde derecelendirme 10.’ya kadar giderken kadınlarda 7.’de bitiyor. Ben bir cevap bulamadım buna, senin aklına gelen bir şey var mı? Bir diğer konu da mesafe niye 10 km değil de 10.8 km?
Katılacaklar için belki özet başlıklar yazabiliriz;
- Kaydınızı mutlaka telefonla takip edin
- Ankara dışından katılacaksanız yarıştan 1 gün önce numaranızı alacak yerel bir yardımcı bulun
- Ulaşım konusunu planlayın, servis saatlerini kontrol edin, bitişte dönüş senaryosu düşünün
- Hava durumunu takip edin, 27 Aralık Ankara için genelde soğuk ve hatta buzlu bir tarih olabilir
- Yokuş aşağı koşmaya alışın, dik inişlerde koşmayı deneyin
- Yarışa küçük bir destekte bulunun, duyurulmasına yardım edin
Not: İlk fotoğraf Arif Hikmet Bildik, sonrakiler Ayhan Erdoğan tarafından çekilmiştir.
Mert & Ilgaz, öncelikle arşiv niteliğinde değer kazanacak harika yazınız için sizleri tebrik ederim.
(Ayrıca yazı sonunda fotoğraf çekimi konusunda benim adımı da belirtme inceliği gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Benim için zevkti.. )
Ben de birkaç şey söyleyeyim 🙂
1. Yarışa katılım için lisans alımı zorunlu olarak biliniyordu. Birçok kişi bununla uğraşmamak için koşuya katılmadı. Ancak muvafakatname ile de katılım olabiliyordu ve bu konu yeterince iyi duyurulamadı. Ben bile lisansımı aldıktan sonra böyle de olabileceğini öğrendim. Teknik toplantıda size verilen hazır bir muvafakatname’yi imzalayıp teslim ederek işi bitiriyordunuz.
2. Teknik toplantı öncesinde, koşu öncesinde emanetlerin konulması için bir poşet verileceği ve o şekilde teslim edileceği söylenmişti. Ancak yarış başlangıç yerindeki belediye otobüsleri koltuklarına rastgele bıraktık. Evet çantalarımızın başına birşey gelmeden Arena Spor salonu bahçesinde yarış sonrasında bizi bekleyen otobüslerden eşyalarımız aldık ama hiçbir görevli yoktu.
3. Aman dikkat ! Törenler Seymenler parkının orada, yarış başlangıç yeri ise 500 mt. kadar daha yukarıydaydı. Ben yanlışlıkla tören alanına gittim. Polislerin bazısı yarışın bana orada başlayacağını söylediler, bazıları ise koşudan habersizdi. Ben ve bakınan birkaç koşucu adayı en nihayetinde bir organizasyon görevlisi bulduk ve yarışın daha yukarıda başlayacağını öğrendik. Biraz panik olduk ve neyse ki yetiştik.
4. Yarış başlangıç yerine kendi aracımla gittim. Tören ve yarış başlangıç yerleri haliyle trafiğe kapalıydı ama paralel yollarda problem yoktu. Ben daha fazla sıkışıklık olacağını düşünmüştüm. Ana caddeye kesen sokaklardan birine kolaylıkla arabamı parkettim, yani aracım başıma dert olmadı. (Yarış sonrasında da yarışa katılanlardan birini almaya gelen bir arabayla tekrar yarış başlangıç yerine gidip arabamı aldım. Dağılma aşamasına geldiğinde bu şekilde yardımlaşmalar oldu.)
5. Ben Ankara’da olduğum halde koşu güzergahını belgelerden değil ancak sorarak öğrendim. Ne yazık ki Ilgaz’ın dediği gibi bilgilendirme zayıftı. Neyse ki keskin yokuş aşağı inişler olabileceğini biliyordum. Parkur konusunda kulaktan dolma da olsa hiç bilgi edinememiş olanların vay haline…
6. Yarış başlangıç mevkisinde görebildiğim kadarıyla 1 tuvalet ve uzunca bir sıra vardı. Bu işleri son dakikaya bırakmamak gerekiyormuş.
7. Yarışın özel anlamı nedeniyle, yarış öncesinde büyük Atatürk resimleri, bayraklar ve formalarla güzel bir resim çektirme furyası oldu. Bu kısımları kaçırmamak için en azından 1 saat kadar öncesinde yarış alanında olmak iyi olur diye düşünüyorum.
8. Ben yarışı bitirdiğimde madalya boynuma takıldı, elime de su tutuşturuldu. Mert’in dediği gibi herhangi bir yiyecek (simit, elma vs.) yoktu. Doğrusu benim ilk yarışım olduğu için bu gelenekleri tam da bilmiyorum ve aramadım da. Ama düşünüyorum da, Eymir New Balance’da bu ikramlar vardı. Biraz daha geç gelenler (sanırım 1 saatten sonra) ise madalyalarını bir dağıtıcının peşine düşüp almak zorunda kaldılar ve ne yazık ki onlara su da kalmamıştı.
9. Yarışta yaş grupları yoktu, olsaydı iyi olurdu.
10. Atatürk Koşusuna olan bazı çevrelerce ne yazık ki bildik olumsuz yaklaşım ve tafiğin kesilmesi nedeniyle, geçmiş yıllarda büyük yaygaralar koparıldığı, Harp Okulu öğrencilerinin yaptığı garnizon koşusunun (sanırım) 2 yıl süre ile iptal edildiği, Büyük Atatürk Koşusunun da kaldırılması gibi bir tehditi ensesinde hissedildiği düşünülürse, birçok organizasyon eksikliğine rağmen bu kadarının yapılmış olması bile benim beklentilerimin üzerine çıktı. Cumhuriyetimize ve Atatürk’e sahip çıkıldığı sürece bu koşu daha güzel ve coşkulu olacaktır.
Saygılarımla 🙂