3 Mart 2013 pazar günü düzenlenen 8. Uluslararası ÖGER Antalya Maratonu’nda maraton, yarı maraton ve 10K yarışları koşuldu. Koşu Gazetesi ekibinden Aykut maraton, Mert ise yarı maraton yarışındaydı. Bu seneki organizasyon hakkında aramızda konuştuk. Bu sohbeti başlıklar şeklinde sizlerle paylaşmak istedik. İşte Koşu Gazetesi ekibinin bu yılki organizasyon ve yarışlar ile ilgili görüşleri…
– Kategorilere katılım ve bitirme oranları
Aykut: Maratona katılan sayısına bakıldığında son 3 yıldaki katılımın birbirine çok yakın olduğu görülüyor. 2011-2012 ve 2013 yıllarındaki sonuç listelerine hızla göz attığımda maratona (kayıt yaptıranların değil) başlayanların sayısının 370 ile 450 arasında değişmiş olduğunu gördüm. Tanıtıma biraz daha önem verilirse bu sayının önümüzdeki birkaç yıl içinde ikiye katlanmasının sürpriz olmayacağını düşünüyorum. Ülkedeki genel eğilim ve 2012 Avrasya Maratonu’na katılan sayısındaki ciddi artış bunu işaret ediyor.
Mert: Bu yıl Runtalya’da 2208 erkek, 1004 kadın, toplam 3212 kişi start almış. Bu koşucuların 2542’si Türkiye’den 670’si ise diğer ülkelerdenmiş. Bitiremeyen veya diskalifiye olan sayısı yok denecek kadar az. Tabii ki en yüksek bitirememe oranı maratonda.
Katılım sayıları düşünüldüğünde Runtalya’nın, katılımı artırmak konusunda ilerleme kaydedemediğini söyleyebiliriz. Ama neyse ki azalma da olmuyor. Kategorilere bakıldığında yarı maraton ve 10k’nın sayılarına söyleyecek bir şey yok belki ama 410 sayısı ülkenin iki maratonundan birinin startı için gerçekten düşük. Ülkedeki koşan insan sayısındaki artışın buraya yansıtılmasına yönelik bir şeyler yapılmalı.
– Kayıt ve numara alımı
Aykut: Numara alımı için cumartesi günü saat 12:00 sularında Terra City alışveriş merkezindeydim. Katılım diğer parkurlara göre az olduğu için maraton numaramı almam sadece birkaç dakika sürdü fakat yarı maraton ve 10K kuyrukları 50-60 m kadar arkaya doğru uzanıyordu. Büyük çoğunluk şehir dışından, yarıştan bir gün önce geldiği için cuma günü numara alımının az olduğunu tahmin ediyorum. Bu da cumartesi günü öğlen saatlerinde büyük bir yoğunluk olmasına sebep oluyor. Bu yoğunluğun sıkıntı yaratmaması için bir düzenleme yapılabilir. Numaradan sonra çip, çanta ve tişört dağıtımında ise çok uzun beklemedik.
Ben bu yılki kıyafet çantalarını yeterli büyüklükte ve oldukça kullanışlı buldum. Ayrıca Runtalya’nın en sevdiğim özelliklerinden biri Avrasya’nın aksine her sene orjinal madalya tasarımları olması. Son 4 yılda verilen her madalya birbirinden farklı. Bu yılki tasarım da gayet yaratıcı ve başarılı.
Makarna partisinde ise yaklaşık 10 dk kadar kalıp âdet yerini bulsun diyerek makarnamızı yedikten sonra ayrıldık. Açıkçası birçok kişi yoldan geldiği için alışveriş merkezlerindeki gürültülü ve yorucu ortamdan hemen uzaklaşıp dinlenmeye çekilmek veya arkadaşlarıyla sohbet edebileceği daha sessiz ve sakin bir ortama geçmek istiyor.
Mert: Çevrimiçi kayıt konusunda hiç sıkıntı yaşandığını duymadım. Hatta bu sene ben son anda kategorimi değiştirdim ve bunu da sorunsuz bir şekilde, hızla halledebildim. Ancak cumartesi günü numara dağıtımında bazı aksaklıklar olduğunu duydum. Aslında bunlar küçük sorunlar ama boyutları kadar küçük dokunuşlarla da kolayca ortadan kaldırılabilir şeyler. Ben oradayken 10K sırası çok fazla uzamıştı. Başkalarından duyduğum kadarıyla diğer bir zaman da yarı maraton sırası çok uzunmuş. Oysa ben gittiğimde masa bomboştu. Demek ki eğilime göre gönüllüleri ve çalışanları hızla kaydırmak gerek. Tabii o insanlar da tüm gün boyunca kalabalık bir alışveriş merkezinde çaba sarf ediyorlar ama çözülmeyecek aksaklıklar değil bunlar.
Numara alımına paralel yürüyen makarna partisindeki yaklaşım bu yıl çok daha iyiydi. Her yarışta, numara alırken verilen bir fişle gidip bir tabak makarna alınabiliyor. Bense hep bu fişle bir yere girilmeli ve orada isteyen istediği kadar yiyebilmeli diye düşünürdüm. İşte bu yıl tam da bu yapılmış. Bence küçük ama önemli bir detay. Bu yaklaşım organizasyonun “ne kadar az verirsek kardır” bakışında olmadığını gösterir ki bence de çok doğru.
Çanta ve madalya bu yıl çok güzel. Çantayı hemen yüzme antrenmanları için kullanmaya başladım bile :). Ama yarış tişörtü bu yıl gerçekten çok kötü. Belki çok kişisel bir görüş olacak ama renk seçimi ve tasarım çok fena. Hatta o kadar ki ilk defa tişörtü eve getirmedim, otelde bıraktım. Keşke çanta ve madalyaya verilen önem bu konuya da verilseymiş. Çünkü herkes bilir ki koşucular için bir yarışın tişörtünü taşımak, antrenman yaparken o yarışı tamamladığını çevreye göstermek önemlidir. Bunun yarışın tanıtımına da etkisi çok büyük olur. Tabii bunun için çok güzel ve çarpıcı bir şeyler tasarlamak şart.
– Parkur ve parkur hizmetleri
Aykut: Runtalya’da bu yıl üst üste dördüncü kez maraton koştum. 2010 ve 2011’de yarış Atatürk Stadyumu içinde bitiyordu. 2012’de küçük bir değişiklik yapıldıktan sonra Cam Piramit önünden başlayıp aynı yerde biten bir parkur çıkarıldı ve bu sene de aynı parkur korundu. Önceki versiyona göre bence bu parkur daha iyi çünkü yarışın son 1-2 km’lik bölümünü geniş asfaltta son derece ferah bir şekilde koşabiliyorsunuz. Tabii koşucular genelde gidiş gelişin aynı yoldan olmasını istemez. Aynı yerden geçmeden tüm şehri dolaşacak bir parkur güzel olurdu fakat sanıyorum araç trafiğini daha fazla noktada kesmemek için bu ihtimal yakın zamanda pek olası görünmüyor.
Daha önce burada maraton koşmamış olanlar için kısaca özetlemek gerekirse, bu haliyle parkurda bir tane büyük tırmanış var. Yaklaşık 15. km’de 1.5 km kadar yokuş aşağı koştuktan sonra yarı maraton noktasından tam dönüş yapıyor ve yaklaşık 26. km noktasında bu kez aynı yokuşu çıkıyorsunuz. Geri kalan bölümler genelde az eğimli ufak iniş çıkışlardan ve düz yollardan oluşuyor.
Başlangıç ve bitiş alanı bence oldukça ferah. Özellikle de Avrasya’nın bittiği Sultanahmet’deki sıkışık ve yarış sonrası yorgunluğu ile boğucu olabilen ortam ile kıyaslarsak. Yarış öncesi ısınmak ve yarış sonrası dinlenmek için yeterli alan mevcut. Cam Piramit içindeki kıyafet çantası bırakma noktasında da son iki yılda herhangi bir sorun yaşamadım. Fakat Cam Piramit’e girmek için portatif tuvaletlerin arasındaki dar bir yoldan geçilmesi gerekiyordu ki, bu bence hiç iyi düşünülmemişti. O bölgede oldukça karmaşa ve sıkışıklık yaşandı.
Runtalya organizasyonun bence yıllardır en iyi yaptığı şeylerden biri parkur üzerindeki istasyonlar. Tabii ancak kendim için konuşabilirim ama ben bu yıl da herhangi bir problem yaşamadım. Büyük şişede verilen sporcu içeceklerinin israf olması konusunu her sene söylüyoruz ama elden bir şey gelmiyor. Yaklaşık 2 km’de bir bulunan istasyonlar son derece yeterli ve su şişelerinin boyutu bence ideal. Çalışanlar da ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu konuda tek önerim mümkünse hangi istasyonda ne olacağının yarıştan önce açıklanması olabilir. 18. km civarındaki bir istasyonu geçtikten hemen sonra burada muz olduğunu farkettim. Hiç olmazsa yarıştan birkaç gün önce web sitesinden veya Facebook adresinden her istasyonda olmayan bunun gibi besinlerin yeri açıklansa koşanlar beslenme planlamasını buna göre ayarlayabilirler.
Son olarak yine maraton için konuşursam, bu seviyede uluslararası bir organizasyonda sadece 21.1 km noktasında çip kontrol noktası bulunmasının yetersiz olduğunu düşünüyorum. Her 5 km’de bir olması ideal ama en azından 10. ve 30. km’lerde de bulunması gerektiğine inanıyorum.
Mert: Bu yıl yarı maraton koştuğum için parkurun yalnızca yarısı için yorum yapabileceğim. Ben son iki yıldır kullanılan start, finish alanının ve yeni parkurun daha güzel olduğunu düşünüyorum. Sadece ilk 5-6 km içinde bir noktada çok fazla küçük sokak aralarına giriliyor ama sanırım orası için yapılabilecek bir şey yok. Start alanı yeteri kadar geniş olduğundan başlangıçta çok fazla sorun yaşanmıyor. Yine de tempo tabelaları ile daha düzenli bir çıkış sağlanabilir. Parkur çok az eğime sahip. Ama özellikle maraton koşanlar için bazı yıldırıcı noktalarda sinsi (eğimi gözle çok net görünmeyen ama yorgun koşucuyu etkileyen) tırmanışlar var. Yine de Runtalya parkuruna düz demek yanlış olmaz.
Parkur konusunda beni şaşırtan şey 5 km ve 10 km dönüşlerindeki halıların dönüşten önceye değil, sonraya konuşmuş olmasıydı. Bunun anlamı maraton koşanların 21. km’ye kadar hiç kontrol noktasından geçmiyor olması demek. Belki sayı az diye gözle kontrolün yeterli olacağını düşündüler ama sadece bu halıları dönüşlerin öncesine koymak sorunu çözmek için yeterli olabilirdi. Hem böylece koşuculara her 5 km zamanlarını da verebilirler.
Ben yarı maraton koştuğumdan istasyonlardan çok faydalanma ihtiyacı hissetmedim. Sadece iki noktada su aldım. Benim gördüğüm kadarıyla gönüllüler iyi iş çıkarıyorlardı. Bazı istasyonlarda su ve sporcu içeceği yanında meyve ve sünger verildiğini de fark ettim. Çok önlerde olmasam da sanırım büyük kalabalığın önündeydim o yüzden sonlarda istasyonların durumu neydi çok iyi bilmiyorum ama hazırlığın iyi yapıldığı belliydi. Bu yarışta da yinelemekten sıkılmayacağım, düzelene kadar söyleyeceğim şey ise, şu sporcu içeceklerinin 500 cc şişelerde verilmesi konusu var. Bir yudum alınıp yerler atılmış yüzlerce sporcu içeceği şişesi görmek beni üzüyor. Bu konuya bir çözüm bulunmalı. Bence en kolayı bunları bardaklarda vermek.
Bitiş noktasında birçok insanın parkura girdiğini üzülerek gördüm. Tamam, alan geniş ama yavaş 10K koşucuları ile yakın zamanlarda bitiren yarı maraton koşucuları biraz sıkışık bir finish ile karşılaştılar. Bitişe 30-40 metre kala parkurda olmaması gereken çok fazla insan vardı. Reklam panolarının içine fotoğrafçılar dışında kimsenin alınmaması önemli.
Son olarak yarış sonunda verilen yiyecek içecek torbasına değinmek istiyorum. Aslında değinemiyorum demeliyim, bu sene ne verildi bilmiyorum çünkü alamadım. Madalya ve su hemen ulaşılabilir yerdeydi ama sporcu içeceği ve yiyecek torbası sanırım oldukça ileriye konmuştu. Anladığım kadarıyla insanları cam piramite yönlendirmek istiyorlar ama bitiş noktasında sorun yaratmadıkları sürece bırakalım da koşucular nereye gideceklerine kendileri karar versinler. O kadar uzağa yürümek istemediğim için gidip torbayı almadım o nedenle içeriğini bilmiyorum.
– Şehrin durumu ve halkın ilgisi
Aykut: Son 4 yılda benim hatırladığım en iyi destek 2010 yılındydı. Geçen sene ve bu sene için destek yok denecek kadar az demek sanırım yanlış olmaz. Maratonun büyük bölümünü 3 kişilik Alman bir grupla birlikte koştum ve parkurun çeşitli yerlerinde onları destekleyen vatandaşlarından başka halktan pek bir destek hatırlamıyorum. Şehir dışına çıkılan bölümlerde zaten pek destek beklenmiyor. Ama maraton ve yarı maraton için konuşursak, yarışın ilk ve son 6-7 km’si şehir içinde ve işlek caddelerde geçmesine rağmen müthiş bir ilgisizlik hakim.
Gördüğüm kadarıyla tanıtım da yeterince yapılamıyor. Şehir içinde birçok yere gittik ama maratonun tanıtımını yapan afiş ve ilanlara pek rastlamadık. Koşucular Runtalya’yı seviyor ve destekliyor ama Antalya halkı bu organizasyonu yıllardır sanki bir türlü sahiplenmedi. Bunda halkın turizme doymuş olmasından, ülkedeki spor kültürünün zayıflığına ve yeterli tanıtımın yapılmamasına kadar birçok faktör etki ediyor olabilir.
Mert: Antalya’lılar yarışa tamamen ilgisizler. İşin ilginç yanı neredeyse görmezden geliyor olmaları. Yani Adana’daki gibi negatif bir tepki bile yok. Sanki koşanlar hayaletmiş gibi bir durum var. Özellikle yarışın şehrin en kalabalık bölgelerinden geçtiği kısımlarda bu çok net fark ediliyor. Birkaç yıldır bu durumu havanın çok kötü olmasına bağlamıştım ama bu yıl hava nefisti. Pazar sabahı deniz kenarındaki parkların seyirci ve destekçilerle dolacağını hayal ediyor insan. Ya da apartmanların balkonlarından destek alkışları duymayı bekliyor. Ama bu sene gerçekten inanılmaz bir görmezden gelme durumu hissettim Antalya’da.
– Sonuçlar ve değerlendirme
Aykut: Sadece iki tane yol maratonu bulunan bir ülke olarak Runtalya’yı desteklememek düşünülemez. Bu sene hava şartlarının da iyi olması ile yarışlar daha keyifli oldu. Organizasyonun bütününe bakınca temel noktalarda başarılı olduğunu ve beklentiyi karşıladığını düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda bir adım ileriye gitmek için öncelikle tanıtıcı, eğitici ve halkı bilinçlendirici çalışmalara ağırlık verilmesinin yerinde olacağını inanıyorum.
Mert: Bence Runtalya başarıyla kotarılan bir organizasyon. Ama koşan insanlar artık yurt dışındaki yarışlara katılıyor ya da katılanlarla iletişim kuruyor. Dolayısıyla beklentileri de giderek artıyor. Bu nedenle Runtalya organizasyonu da başarısını daha ileriye taşımalı. Her zaman düzeltilecek bir şeyler vardır. Şehri bu konuya uyandırmakla başlanabilir mesela. Şehir halkını bu işle bütünleştirmenin yolları aranmalı belki de. Her şeye rağmen Türkiye’deki iki maratondan biri olması ve sorunsuzca yürütülüyor olması koşucuların Runtalya’yı sevmesine ve sahiplenmesine yetiyor.
…
Bizler doğal olarak yarışı sadece kendi penceremizden gözlemledik. Mutlaka kaçırdığımız ve farketmediğimiz birçok detay vardır. Eğer 10K, yarı maraton veya maraton parkurlarında koştuysanız siz de olumlu ve olumsuz görüşlerinizi yorumlar bölümünde paylaşarak bu organizasyonun önümüzdeki yıllarda daha da gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz. Görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkürler.
Fotoğraflar: Start kalabalığı ve madalya fotoğrafları Serap Koç, Aykut ve Mert’in fotoğrafı ise Başak Gürbüz Derman tarafından çekilmiştir.
Ben ilk defa böyle bir organizasyonda maraton koştuğum için diğerlerine göre bir kıyaslama yapamayacağım. Sizlerin ve sohbet ettiğim diğer arkadaşların anlattığına göre, önceki yıllara göre havanın daha güzel olması izleyici sayısının artmasını sağlayabilirdi. Ama görünüşe göre bunun havanın iyi olması ile ilgisi yok gibi. Bu bir kültür meselesi. Bu konuda yarışta iki anektod anlatacağım. Sanırım 36-37 km.’lerde 11 yaşlarında bir çocuk yolun birazda ortasına gelerek koşan sporcuları alkışlıyor, bravo bravo diye bağırıyordu. Annesi de kaldırımdan ona aynen şöyle sesleniyor “oğlum bağırma ayıp, rahatsız etme insanları”. Bunu duyunca ben biraz yavaşlayıp bu minik seyircimize elimle çak yaptım, sanki annesine nazire yapar gibi. Oda sevinçle benim elime vurdu. Sanırım insanlarımız böyle yarışlarda desteğin ayıp bir şey mi olduğunu düşünüyor anlamadım. Diğeri; şehrin kalabalık bir yerinden sağ taraftan giderken geçerken yolun solunda hurdacı el arabasını birden önüme kırdı. Çekil çekil diye bağırdım. Polis ve oradaki bayrak görevlisi de bağırmasına rağmen hiç istifini bozmadı. Nerede ise çarpıyordum. Buradan da ilginin boyutlarını görebiliriz sanırım.
Ayrıca ya ben göremedim ya da çok kenara koymuşlardı. Km.’leri gösteren tabelaların sayısı az gibi geldi bana. Benim gibi GSP olamayanlarda aramış mıdır acaba?
Eda ile Naz ın dedesi olarak 54 yaşında ilk defa yarımaraton koştum.Yaklaşık bir yıl kendime göre belirlediğim bir antreman programı uyguladım.
Antalya da oturan biri olarak koşu parkuru benim antreman parkurum.Torunlarıma bir hatıra bırakmak için koştum.Devamı gelir inşallah.
Halkın ilgisizliği gerçekten çok sıkıntılı bir konu,ama bu insanlar yazın sıcak günlerinde erken kalkıp denize bile gitmediklerine göre(bir avuş insan hariç)bu ilgisizlik yapısal bir sorun.
Esas bahsetmek isteğim:yarışın 7 km sinde yarışçıların arasına dalan siyah audi nin sadece yarışçılardan tepki alması.1o m ilerdeki polisin bile yarışmacıların bağırmasına rağmen tepki göstermemesi.Bu olay the marmara oteli yakınındaki sitelerden birinin çıkışında oldu.Keşke plakasını alsaydım.
Antalya da yaşayan biri olarak çok ama çook utandım..
İkinci olay yarışın bitimine çok az kala konya altı caddesinde arnavut kaldırımlı bir kavşakta yaşlı ve yabancı koşucunun ayağının taşlara takılarak düşmesine yardımcı olan hemen yanındaki iki koşucu oldu.Hemen arkamızdaki ambulans ne için ordaydı.anlamak mümkün değil.
Akşam ailece ulusal kanallarda yarışma ile ilgili tek bir haber duyamadık.Yaklaşık 3500 kişilik spor aktivitesi Tv lerde canlı yayın değil,haber yok..Herhalde daha çokk koşmamız lazım.Tüm koşanların teri sağolsun..
Hava koşmak için harikaydı. Mevsim itibariyle de Antalya’ya ucuz uçak bileti ve otel bulmak kolay oldu. Diğer taraftan organizasyonun yarıştan bir önceki gün belli bir ücret karşılığında havaalanı Terra City transferi sağlaması uçak parası kadar taksi parası verilmemesini sağlayabilirdi. Cumartesi 15:30 uçağı ile geldiğimiz için makarna partisini kaçırdık. Numara, çip ve çanta alımı konusunda sıkıntı yaşamadık. Çanta ve madalya gayet güzel tshirt, gerek renk ve desen gerekse materyal olarak kötüydü. Cam piramidin olduğu alan geniş ve iyi hazırlanmıştı ancak o kadar yer varken seyyar tuvaletlerin piramidin giriş yoluna dizilmesi kötü kokuluydu Parkur güzeldi, diğer taraftan yarış güzergâhı üzerindeki otellerin müşterilerini yarış konusunda önceden bilgilendirmeleri, arabayla otelden çıkacak müşterilerin sabırsızca yarış güzergâhına girmelerinin önüne geçebilir diye düşünüyorum. Şehir (sizin de belirttiğiniz turizme doymuşluktan olsa gerek) yarışa ilgisizdi. Bir önceki gün görüştüğümüz kimsenin (taksi şoförü, resepsiyonist, lokanta sahibi) yarıştan haberi yoktu (Antalya benim için ilkti ama ben Antalya için ne ilk ne de sondum). Yarış esnasında bazı koşucular güzergâh üzerinde kahvaltı edenlere kinayeli bir şekilde afiyet olsun diye bile bağırdılar. Powerade konusuna değinmeye gerek yok ama koşu esnasında verilen portakallar harikaydı Yarıştan sonra çimenlerde güneşlenmek, kale içinde ufak bir tur, Leman Kültür de güzel bir yemek ve dönüş.
Runtalya da 10 K koştum organizasyon gösterişli ve katılım yüksekti. Evet keşke Antalyalılar da ilgi gösterselerdi. Ya da en azından koşanların arasına girip umursamazca karşıdan karşıya geçmeselerdi. Neyse şikayet etmeyelim. En azından bundan 15-20 yıl önceki “deliye bak, niye koşar ki?” bakışları yok olmuştu. Koş koş ve koş. Beysun
Ellisinden sonra koşu sporuna başlayıp otuz yıl amatör yol koşuları sırasında bir tesadüf eseri ancak bir sefer yarı maratona benzer koşuya katılan sporsever olarak geride kalan yıllara bakıp “Ah bir maraton koşmadan ömür bitiyor” diye hayıflanıyorum ve bu duygularla bütün RUNTALYA koşucularını can-ı yürekten kutluyorum.
Toplumumuzun spora bu kadar soğuk bakması maalesef çok üzücü, bütün katılımcılar haklı olarak çok üzülüyorlar. Özellikle kalkınmış ülkelerde yapılan yol koşularında, bisiklet yarışlarında çevre halkının gösterdiği ilgi ve teşvik muazzam. Eurosport yayınlarında gördüğümüz çevre ilgisi cidden bizdekileri görünce yürek yakıyor. Bu husus yalnız yol koşularında değil stadyumlardaki master atletizm şampiyonalarında bile aynen geçerli. Sporcuların çevreden teşvik beklemesi gayet doğal ve gerekli. Sporcu, yalnız et ve kemik değil, duygusal dünyası da bir o kadar etkilidir. Futbol maçlarında seyirci desteği için ilgililerin hassasiyeti boşuna mı? Ufak bir gözlemimi aktarayım. Amerikada 1990 lı yıllarda dünya olimpiyat seçmeleri için 10 gün devamınca yapılan seçmelerde stattaki seyircinin on günlük vasatisi günlük 17.500 civarında idi.(okuduklarımdan aklımda kalanı kadarı ile) Bizde Balkan şampiyonasında yarışmalarda sporculardan başkasını statta adeta göremezsiniz.(kendi yakın arkadaşlarım dahil)
N e t i c e ;
Sevgili sporseverler, koşabilmiş olmanın üstünlüğünü ve keyfini yaşamaya bakın, 10.000 olsun, maraton olsun, bu koşuları bitirmiş olmaktan büyük zevk mi var? Bu günleriniz ileri yaşlarda yüreğinizi dolduran en güzel hatıralar olacak.
Koşu Gazetesini tertipleyen, bu konuda emeklerini esirgemeyen gönüllüleri fedakar çalışmalarından dolayı kutlar teşekkür ederim.
80/84 yaş kategorisinde Balkan 5.000 M’yi jubile olarak yalnız başına koşan bir sporseverden saglıklar ve mutluluklar dilekleri ile
Değerli görüşleriniz ve yorumlarınız için biz de teşekkür ederiz. Sizin gibi tecrübeli koşuculardan bunu duymak çok güzel.
Koşmanın zararlı olduğuna dair bir iddiayı cevaplayan yazınızda şöyle bir ifade kullanmışsınız:
Sanırım koşmanın faydası bundan daha iyi özetlenemezdi. Bilmeyenlere sizin yazılarınızı okumalarını şiddetle tavsiye ederim.
https://www.bodytr.com/author/hayriozmeric
RUNTALYA 2014’DE 21K KOŞANLARDANIM.PARKUR İLE İLGİLİ BENİMDE İLETMEK İSTEDİĞİM KONU 10K KOŞANLARIN TEMPOSU DÖNÜŞTE BİZLERİ ETKİLEDİ.KALE İÇİ GEÇİŞİ YOĞUN VE DAR BİR GEÇİŞTİ BUNLAR DİKKATİMİ ÇEKTİ.GÖREVLİLERİN KOŞU SIRASINDA ÖZELLİKLE DÖNÜŞTE ARAÇ GEÇİŞLERİNDEKİ DÜZENSİZLİKLER.
Bu seneki (2015) maratona son dakikada kayıt yaptırdım ve internette parkur hakkında araştırma yaparken bu yarış raporuna denk geldim. Aslında daha ilk andan Aykut Çelikbaş veya Mert Derman’dan bir şeyler bulacağımı sezmiyor değildim.
Organizatörün sitesinde bulamadığım bilgiyi burada bulmuş oldum. Böyle de kıymetli notlardır bunlar arayanlar için.