Bundan birkaç hafta önce kaya tırmanışı dünyasında çok önemli bir gelişme yaşandı. Kevin Jorgeson ve Tommy Caldwell, Yosemite milli parkında bulunan ve 900 metrelik düz bir duvar olarak tanımlanabilecek Dawn Wall’a serbest şekilde tırmanmayı başardılar. Bu zirveye uzun yılardır tırmanılıyordu fakat ikilinin tırmandığı rotadan serbest tırmanış yapmanın imkansız olduğu düşünülüyordu. Tam 19 gün süren bu tırmanışı çok uzun süredir hayal ediyorlardı ve 7 yıldır üzerinde çalışıyorlardı.
Bu sporun içinde olmayan biri için yapılan işin zorluğunu anlamak kolay olmasa da, buraya 48 yıl önce ilk kez tırmanan Tom Evans, tırmanıştan önce yaptığı açıklamada “Eğer başarırlarsa bu tırmanış, dünyadaki tamamlanmış en zor kaya tırmanışı olacak.” dedi. Kaya tırmanışı kısıtlı kitlelere hitap eden bir spor ama bu tırmanışın önemi sayesinde CNN’den New York Times’a kadar en büyük medya organlarında dahi büyük haber oldu.
NY Times’daki makale okuyucu yorumlarına açık ve yüzlerce yorum var. Bir kısmı bunun ne derece önemli bir kilometre taşı olduğunu vurguluyor, bir kısmı hayatlarını tehlikeye atmanın aptallık olduğunu söylüyor (işin içinde olanlar düşmelerini engelleyecek emniyet ipi kullandıkları için hayati tehlikenin araba kullanmaktan fazla olmadığını söylüyorlar). Bir kısmı ise bunun çok gereksiz bir iş ve zamanı boşa harcamaktan ibaret olduğunu iddia ediyor. Beni daha çok ilgilendiren bu üçüncü kısım. İşte size bu tür yorumlardan birkaç örnek:
- “Bir insanın boş vaktini buna harcaması bana çok aptalca bir iş olarak görünüyor. Hem tehlikeli hem de ne uğruna? İnsanlar bu kadar enerjiyi daha yapıcı şeylere adamalılar”.
- “Bu zor tırmanışa harcanan enerjinin başka bir işe harcanmansının daha iyi olacağını düşünen sadece ben miyim? Evet, eminim çok zordu ama sonuçta kendi tanıtımını yapmaktan başka ele ne geçti?”
- “Ya başaramazlarsa ne olacak, bunca yılı boşuna harcamış olacaklar”.
Uzun süredir koşuyorsanız, buna benzer sözleri koşu için de duymuş olmanız oldukça büyük ihtimal. Belki direkt size söylenmemiştir ama çevrenizde duymuşsunuzdur. Tabii bizler dünya üzerinde daha önce yapılmamış zorlukta şeyler yapmıyoruz ama kendimiz için her biri önemli olan hedefleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bu ilk defa koşacağınız bir mesafe için kararlılıkla hazırlanmak olabilir veya aylarca hazırlanıp bir önceki yıldaki yarışta elde ettiğiniz zamanı birkaç dakika/saniye geliştirmeye çalışmak olabilir. Bunu yaparken çevrenizden, “Neden koşuyorsun?, Para kazandın mı?, Kaçıncı oldun? Eline ne geçti?, Aylarca her gün antrenman yapıp bir sürü vakit ve enerji harcadın, sonunda hepsi bu kadarcık iyileşme için miydi? Bu enerjiyi daha yapıcı şeylere harcasan daha verimli olmaz mıydı?” şeklinde sözler duymuş olabilirsiniz.
Sırasıyla gidelim. Kendilerine bir anlam ifade etmeyen bir şeyin yapıldığını gören kişilerin ilk yaptığı şey “bu insanın çok fazla boş zamanı var” şeklinde, yapılan işi küçümsemeye çalışmaktır. Bunun altında “benim de böyle çok vaktim olsa çok rahat yaparım” iması yatar. Bunun sadece vakit ile ilgili olmadığı, uzun süreli kararlılık, planlama, disiplin ve çeşitli fedakarlıklar gerektiğini söylemeye gerek yok ama bir an için sadece vakite odaklanalım. Evet, belki herkesin aynı oranda boş zamanı olduğunu iddia etmek doğru olmayabilir ama boş zaman göreceli bir kavram. Ve istisnai durumlar dışında hemen herkes yaptığı seçimlerle kendine ait zamanı nasıl kullanacağını seçmekte özgür. Her gün saatlerce TV başında zaman geçirenlerin veya hafta sonları alışveriş merkezlerinde saatlerce zaman öldürenlerin sizce daha az mı vakti var, yoksa vakitlerini bu şekilde kullanmayı mı seçiyorlar?
İkinci argüman ise yine ilginç: “Bunun sonucunda ele ne geçti, dünyaya ne faydası oldu?” Elle tutulur bir sonuç arıyorsanız belki hiçbir şey. Buraya daha önce tırmanılmamış bir rotadan tırmanmak dünyadaki savaşları bitirmedi, amansız hastalıklara çare olmadı, burası kesin. Aynı şeyi yazılan herhangi bir kitap ve ortaya konulan herhangi bir sanat eseri için de söyleyebiliriz. Koşmanın da tek başına bunlara çare olması beklenemez. Peki olmalı mı?
Yazar ve filozof Howard Thurman, “Kendinize, dünyanın neye ihtiyacı olduğunu değil, size yaşama sevinci verecek şeyin ne olduğunu sorun. Ve hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirin. Çünkü dünyanın ihtiyacı olan şey, yaşama sevinci dolu insanlardır” demiş. İyi bir dünya ancak iyi bireylerle başlar. Size yaşama sevincini tırmanmak veya koşmak veriyorsa dünya için kendi payınıza düşeni yapıyorsunuz demektir.
NY Times’a konuşan Jorgeson ise şunu söylemiş: “Umarım bu tırmanış herkesin kendi kayasını bulması için ilham verir. Herkesin bir gün tırmanmayı hayal ettiği bir kaya olduğuna inanıyorum. Umarım bu proje bu hedeflerinde onlara yardımcı olabilir“. İşin özü burada değil mi? Yaklaşık 1.5 yıldır kaya tırmanışı videoları izliyorum ve bu spor hakkında birçok şey okudum. Ama tırmanma konusunda içimde bir istek ve arzu yok. Dolayısı ile her ne kadar bana hâlâ uzak bir spor olsa da, bu haberleri görünce vakitlerini boşa harcamış insanlar görmüyorum. Aksine, sonucunda başarılı olup olmayacakları bile belli olmadığı halde hayallerini ve koydukları hedefi gerçekleştirmek için yıllar boyu kararlılıkla çalışan insanlara saygı duyuyorum. Boş vakitleri veya imkanları azdır çoktur çok önemli değil. Yapılmayanı yapmak için sadece bunlar yetmez. Buradan insanın bir şeyler öğrenmesi, kendi ilgi duyduğu alanlar için dersler çıkarması için mutlaka gidip bir kayaya tırmanmasına gerek yok. Aynı şekilde kendisi koşmayan bir insan da koşan birinden bir şeyler öğrenip ilham alabilir.
Sonuncu argüman ise “ya başaramazlarsa ne olacak, her şey boşa gidecek” argümanı. Bu da çok yaygın bir inanış. Hepimiz o veya bu sebepten bazen koyduğumuz hedeflerin uzağında kalıyoruz ama bence hiçbir zaman yapılan iş boşa gitmiyor. Bir yarışı koşmak ne kadar zor olursa olsun esas zor olan o yarışa hakkıyla hazırlanmak. Çünkü insana kendisi hakkında birçok şeyi öğreten ve önemli katkılar sağlayan şey çoğu zaman yarışın kendisinden çok aylarca süren o hazırlık süreci.
Bu sezonun en kaliteli yapımlarından biri olan Whiplash filminde müzik öğretmeni Terrence Fletcher (J. K. Simmons) öğrencilerini limitlerine kadar zorlayıp, tüm hayatını 1940’ların ünlü caz müzisyeni Charlie Parker gibi birini ortaya çıkarmaya adıyor ve şu sözü söylüyor: “Hiçbir zaman bir Charlie Parker bulamadım. Ama çabaladım. Gerçekten de çok çabaladım. Bu birçok kişinin hayatı boyunca yaptığından daha fazlası!”
İster kaya tırmanışçısı olsun, ister koşucu veya ilgi duyduğu herhangi bir alanda kendini sürekli geliştirmeye çalışan bir kişi olsun fark etmez. Herkes kendisine göre hedefler belirleyip bunun için çabalıyor. Çoğu zaman bu hedefler başkaları için hiçbir anlam ifade etmese de gerçekten çabalıyor. Bu uğurda kararlılık ve disiplinle ilerleyip çeşitli fedakarlıklar gösteriyor.
Sonunda hedefe ulaşsa da ulaşamasa da, bu hiç denememiş birçok kişinin yaptığından daha fazlası değil mi?
Tommy Caldwell tırmanışın en zor bölümlerinden birini tamamlarken
Eline sağlık Aykut, çok beğendim. Thurman ve Jorgeson’ un sözleri de enfes.
Makalenin konusu, ana fikri ve akışı şu yazıya fazla benziyor. En azından referans olarak gösterilmeliydi.
Link çıkmamış: https://semi-rad.com/2015/01/the-dawn-wall-and-the-idea-of-wasting-time/
Cok guzel..
Bir tane de ben eklemek isterim.
‘Kisilerin yetersizlikleri, komplexlerinden dolayi kosmalari; kendilerine kendilerini ispatlama geregi duymalari. ‘
🙂