Herkesten önce kendime… 2013 Türkiye Turu 7. etabının Kuşadası-İzmir arasında geçildiği gün Cumhuriyet Meydanı’nda yerimizi almış ilk bisikletçinin görünmesini bekliyorduk. Bir pelotonu canlı olarak ilk defa bu kadar yakından izleyecektim. Bisikletçilerin geniş meydanı saniyeler içinde uçarcasına geçmesi etkileyici bir sahneydi. Narin bisikletlerin üzerindeki zayıf sporcular yaptıkları işi çok kolay gösteriyordu. Ama işin içinde başka bir…
Kategori: Hikayeler
Koşu hakkında hikayeler, anılar, anektodlar
En Uzun Süren Maraton
Bu zamana kadar koşulmuş en uzun süreli maratonu Shizo Kanaguri tamamlamıştır. Başladığı maratonu tamamlaması 54 yıl 8 ay 6 gün 5 saat 32 dakika ve 20 saniye sürmüştür. “Olmaz öyle şey demeyin”, gelin olayın nasıl olduğuna bir göz atalım. 1911 yılının Kasım ayında, 1912 Stockholm Olimpiyat oyunlarına katılım hakkı için Japonya’da yapılan yarışta -ki o…
Quo Vadis?*
Koşunun matematiğini yazdık. Mesafeleri ölçtük, sürelere böldük. Hızlı dedik, yavaş dedik. X mesafeyi, Y sürede, n defa tekrarla dedik. Dağlara tırmandık, metre metre saydık yükseltimizi. Sonra, koşunun kimyasını, biyolojisini, fiziğini yazdık. Enerjiler sentezledik. Su kattık, ter attık, aman güneş olmasın, rüzgar yandan esmesin dedik. Fizyolojisini, ortopedisini bile yazdık koşunun. Ayağınıza ne giyeceğinizi, yere nasıl basacağınızı söyledik.
Grazie signore!
Herkes Mozart’ı hatırlıyor ama Salieri’yi bilen çok az insan var… Milos Forman imzalı 1984 yapımı Amadeus filmi, müzik tarihçilerine göre doğru olmayan ama Peter Shaffer’ın senaryosunda muhteşem bir biçim kazanan Antonio Salieri’nin Mozart’a karşı hislerini ve bu ikilinin aralarındaki ilişkiyi ele alır. O yıl 11 dalda aday olan film en iyi film, en iyi senaryo,…
Flo-Jo ve Kırılamayan Rekorları
Tek kanallı televizyon döneminde en heyecanla beklediğim organizasyonlardan biri kuşkusuz olimpiyatlardı. İlk kez bilinçli olarak takip ettiğim olimpiyat olduğu için 1988 Seul Yaz Olimpiyatları ayrı bir öneme sahip. Naim Süleymanoğlu’nun Türkiye adına yarışması ülkedeki organizasyona olan ilgiyi daha da arttırmıştı. Her yayın başlarken ve biterken çalan o unutulmaz olimpiyat müziğini bugün bile dinlediğimde tüylerim diken…
800m ve 3 İsim
Kısa mesafe, yani sprint yarışları 400m mesafesiyle son bulur. Sprint yarışlarında atletler var gücüyle koşar, anaerobiktir bu yarışların büyük kısmı, nasılsa yarış 40-50 saniyede bitecektir ve bitiş çizgisinden sonra nefes almaya devam edilebilir :). Orta mesafeler ise (800, 1500 ve 3000m) farklı bir strateji ister. Tamamını anaerobik koşamaz insan, doğru tempo ayarlaması şarttır. Çok hızlı…
Yalnız Başına
Bu yazıyı, Anton Krupicka, 29 Şubat’ta, RunningTimes’daki blogunda yayınladı. Koştuğu kadar çok okuyan ve yazan biri olduğunu bildiğim Krupicka, yazılarında oldukça ağır bir İngilizce -sadece bizim gibi ana dili farklı olanlar için olmadığını tahmin ediyorum- kullanıyor. Ben de profesyonel bir çevirmen değilim. Ama koşma eylemine, özellikle uzun koşmaya, böylesi bir bakış açısını da burada, koşanlarla…
Nee? Bir gazete daha mıı?
Evet ama bu sefer biraz farklı. Tamam, hepsi aynı şeyi savunur ama bizimkisi gerçekten farklı. Bir kere tamamen sanal, düğmeye bastın mı elinin altında, bir daha bastın mı hop karanlık ekran. Sonra, muhtemelen memleketin “en hızlı” gazetesi bu. Koşan gazete. Koşucuların gazetesi. Koşucu olmayan okuyamaz mı? Okur tabi neden okumasın? Hatta onlar daha çok okusun….
Son 200 Metre
Geçtiğimiz yıl, Kuzey Kore’nin Daegu şehrinde düzenlenen, Dünya Atletizm Şampiyonası’nda, 10000m finalinden önce herkesin gözü iki atletin üzerindeydi. Biri 2000li yılların başlarında 5000m ve 10000m pist yarışlarına domine etmiş Kenenisa Bekele diğeri ise İngiltere’nin son dönemde hızla yükselen uzun mesafe koşucusu Mo Farahtı. Yarışın bu iki isim arasında geçeceği düşünülüyordu. Oysa uzun mesafe yarışlarının, keyif…