Kısa mesafe, yani sprint yarışları 400m mesafesiyle son bulur. Sprint yarışlarında atletler var gücüyle koşar, anaerobiktir bu yarışların büyük kısmı, nasılsa yarış 40-50 saniyede bitecektir ve bitiş çizgisinden sonra nefes almaya devam edilebilir :). Orta mesafeler ise (800, 1500 ve 3000m) farklı bir strateji ister. Tamamını anaerobik koşamaz insan, doğru tempo ayarlaması şarttır. Çok hızlı koşmanız ama hem enerjinizi hem de nefesinizi ikinci yarıya ve hatta son metrelere saklamanız gerekir. Orta mesafeleri koşmak o yüzden en zorudur. Ama nedense izleyicisi en az olan yarışlar bunlardır. Kısa mesafe atletlerinin kaslı vücutları, inanılmaz hızları ve yarışın hızla gerçekleşip bitmesi kısa mesafeleri çok popüler kılar. 5000, 10000 ve maraton ise mesafelerin uzunluğuna ve bu uzun yarışların son metrelerinde yapılan ataklara hayran, son 3-4 dakikasını izleyen bir kitle bulur kendine. Orta mesafelerin ise meraklısı çok azdır.
Not: Yazının devamını okumadan önce şu ankete yanıt vermeye çalışın. Bakalım biliyor musunuz veya bakalım tahmin edebilecek misiniz?
Geçenlerde, olimpiyatlara az zaman kalmasından aldığım heyecanla olimpiyatlardaki atletizm dalları, özellikle de orta mesafe yarışları ile ilgili haberlere ve bilgilere dalmışken ilginç bir bilgi ile karşılaştım. 800m’de geçerli olimpiyat rekoru sahibi atlet Norveçliymiş. Hemen aklıma 800m’nin gelmiş geçmiş en büyük koşucusu olan Wilson Kipketer geldi. “Ama o Danimarka vatandaşı” diye düşünüp durakladım. Kipketer’e az sonra döneceğim ama bu Norveçli kimmiş diye bakındım ve Vebjorn Rodal ismiyle karşılaştım. Atletizm ile az da olsa ilgili olduğumu söyleyebilirim. İlginç bir bilgi dememin nedeni de aslında burada yatıyor. Ne geçerli olimpiyat rekorunun Norveç’e ait olduğu aklıma gelirdi ne de Rodal ismini anımsıyordum.
Orta mesafelerde de uzun mesafelerde olduğu gibi çoğunlukla Afrikalı sporcular önlerdedir. Uzun mesafeleri ellerinde tutan doğu Afrikalıların (Kenya ve Etiyopya) yanı sıra orta mesafelerde diğer Afrika ülkelerinden de (Fas, Cezayir, Sudan) isimler görmeye alışığız. Ama son 30-40 yıllık dönemde kuzey Avrupalı bir isim ile karşılaşmak insanı şaşırtabiliyor. Evet, 80lerin başındaki dönem düşünüldüğünde İngiliz Sebastian Coe ismini belki bazılarımız anımsamakta güçlük çekmeyebilir ama o kadar.
Burada biraz ara verip Wilson Kipketer‘e dönelim. Kipketer 1972 Kenya doğumludur. Neredeyse 10-15 yıl boyunca 800 metre yarışlarına domine etmiştir. Arka arkaya 3 dünya şampiyonasında altın almış ve dünya rekorları kırmıştır. Hali hazırda salon 800m dünya rekorunun sahibidir. Belki başka bir yazının konusu olabilecek ve son dönemin en önemli 800m koşucusu olan genç Rudisha onun rekorunu kırana dek 13 yıl boyunca dünya rekoru da ondaydı. Kipketer, 1990’da bir öğrenci değişim programı ile Danimarka’ya gitmişti. Ülkeyi çok sevmiş ve vatandaşlığa başvurmuştu. 1995 yılında dünya şampiyonasında Danimarka adına yarıştı ve altın madalyaya uzandı. Kipketer’in Danimarka vatandaşlığı IAAF tarafından 1995’de yeterli görülmüş olsa da 1996’da Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nce yeterli görülmemiş ve Atlanta’da olimpiyatlarda yarışmasına izin verilmemişti. O tarihten sonra da 800m’de birçok başarıya imza atmaya devam eden Kipketer 800m’de gelmiş geçmiş en iyi 17 derecenin 8’ini elinde bulundurmaktadır.
İşte katılamadığı o 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda, zaten az ilgi gören 800m yarışı, herkesin bu dalda dünyanın en iyisi olduğunu kabul ettiği adamın yokluğunda daha bir hüzünlü ve yalnız koşulmuştu. Amerikalı Johnny Gray yarışın başından itibaren öne çıkmış ve son 200 metreye kadar da orada kalmış olmasına karşın ancak yedinci olabilmişti. Son 200m’de ortaya çıkan atlet ise Norveçli Vebjorn Rodal’di. Yarış koşulduğu sırada geçerli olimpiyat rekoru 1:43:00’dı. Yarış bittiğinde pistteki koşucuların yarısı bu rekoru kırmış oldu. Ama tabii ki bitiş çizgisini ilk geçen Rodal en hızlı süre ile bu ünvanı hakeden atelet olmuştu. Herkesin başka yöne baktığı sırada koşulan bu yarış 4 atletin de 1:43’ün altına inmesiyle tarihte koşulmuş en hızlı 800 yarışlarından biri olmuştu. Yazının en üstündeki fotoğraf bu yarışın bitiş anını göstermektedir. Yarışın tamamını şurada izleyebilirsiniz.
İşte bu yaz, bu yazıda adı geçen 3 adamı yakından ilgilendiren bir 800m koşulacak Londra’da. David Rudisha, belki de, son 3 yılda 3 defa geçtiği Kipketer’in dünya rekorunu dördüncü defa daha kısaltan ve dolayısıyla Rodal’in olan olimpiyat rekorunu da geçen bir yarış koşacak. Çünkü olimpiyat altını dışında neredeyse her şeyi kazandı. Bunu yaparak son bir kez “2010’ların 800 metrecisi” benim diyecek bizlere.
Güzel bir yazı ve iyi bir tahmin. Tebrikler…