“Ders, derste öğrenilir.”
Küçükken sık sık duyduğum, ve her duyduğumda beni sinir eden meşhur cümle. Sanki biz neyin nerede öğrenileceğini bilmiyoruz!
Bugün, hiç utanma sıkılma emaresi göstermeden “yarışmak, yarışarak öğrenilir” diyebiliyorum. İnsanoğlu işte…
Meğerse atalarımız haklıymış.
Koşmak bizim gibiler için hobi de olsa -yoksa bir adım ilerisi mi?- işin doğası gereği hedefler koyar ve eninde sonunda yarışırız. Zamana karşı yarışırız, kendimize karşı yarışırız, mesafe için yarışırız veya sağlam bir rakip bulup ona karşı yarışırız. Ve yarışırken, kazanmak ile kaybetmek arasındaki çizgi, çoğu zaman tecrübe ile çizilir. Yanlış anlaşma olmaması için belirteyim; tecrübenin içeriği sadece yarış anını değil, yarışa kadar geçen tüm hazırlık dönemini de kapsar. Bu işe bir süreç olarak bakmak tek doğru yöntem. Yarışta ters giden bir şeyin sebebi 18 hafta önce yaptığımız ve bize basit görünen bir seçimin içinde yer alıyor olabilir.
Her yarışta ve her hazırlık döneminde yeni bir tecrübe kazanır, yeni aydınlanmalar yaşarız. Başkalarının tecrübelerini okumak ise ’armut piş, ağzıma düş’ kadar olmasa da işimizi gerçekten çok kolaylaştırabilir.
İşte benim öğrendiklerim:
Doğru yarışı seçin: Maalesef memlekette çok fazla yarış düzenlenmiyor, ama organizasyonların sayısının ve kalitesinin artış trendinde olması ümit verici. Yarışma süreci hangi yarışta kendimizi deneyeceğimizin belirlenmesiyle başlar. Hedeflerimiz, seçilen yarışın doğasına aykırıysa en baştan yanlış bir yola girmiş oluruz. Amacınız düz bir parkurda koştuğunuz maraton sürenizi iyileştirmekse bu işi yokuşlu bir pakurda yapmanız zor olacaktır. Bu bakış açısını koşulacak mesafe için de kullanabilirsiniz. Üzerinizde 10 kilo fazlalık varken ve koşabildiğiniz en uzun mesafe 5 kilometreyken hedef yarışınızın 12 hafta sonraki bir maraton olması akla yatkın olmayacaktır. Doğru bir başlangıç, yarışınızı -sağlıklı şekilde- kazanmak için atacağınız ilk adımdır. Katılmak istediğiniz organizasyonu araştırın, parkur hakkında bilgi toplayın, eğim grafiğini bulun ve doğru kararı verin.
Doğru programla hazırlanın: İnternet sonsuz ve tehlikeli bir bilgi kaynağı. İlk maratonumu koşmaya karar verdiğimde internette kısa bir araştırma yapıp 8 haftalık bir antrenman programına ulaşmıştım. Küçük bir define bulmuş gibi heyecanlandığımı hatırlıyorum. 8 haftalık programın 4. gününde yatak döşek hastalandım. Haftada en fazla iki defa koşan biri için bu programın uygulanması imkansızdı ve her şey doğasına uygun şekilde gelişti. Programınızın kalitesi ve yoğunluğu fiziksel durumunuza uygun olmalı. Bir antrenman programından ilk beklentiniz sizi sağlıklı bir şekilde start noktasına getirmesi olmalıdır. Dünyanın neresinde olursanız olun çok başarılı koçlardan online hizmet alabiliyorsunuz, bu uygulamanın örnekleri ülkemizde de mevcut. Antrenman konusunda yapılabilecek en doğru hareket bir uzmandan yardım almak olacaktır.
Vücudunuzu dinleyin: Yarışa hazırlanma süreci ve yarışın kendisi stres anlamına gelir ve bu stresin yükünü vücudumuz çeker. Yapılması gereken şey çok basit. Yorulduğunuzda veya koşmaya karşı isteksiz hissettiğinizde dinlenin. ‘Ben hareketsiz duramam’ diyorsanız koşuyla aynı stres elemanlarına sahip olmayan başka bir aktiviteyle oyalanın. Bir antrenmanı 300-400 metre koştuktan sonra bıraktığım çok oldu ve bunda yanlış bir şey olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Tek bir antrenmanın kazancı, vücudunuz dinlenmek isterken onu zorlayarak kaybedeceklerinizin yanında sıfıra yakınsar. Durum, yarışın koşulması sırasında da farklı değil. Vücudunuz size dur derken koşmaya devam etmek -çok uç bir ağrıdan bahsediyorum- yapılacak en büyük hatalardan biridir. Unutulmaması gereken, daha koşulacak çok yarış olduğudur.
Başka ne mi öğrendim?
– Kaliteli beslenin, kaliteli uyuyun, kendinize iyi davranın.
– Aile-iş ve sporu dengeleyin, spor sizin için stres kaynağı olmasın, ailenizi yarışınıza dahil edin.
– Bol bol okuyun, bizden önce bu yoldan geçmiş çok insan var.
– Yarış parkuruna benzer zeminde ve eğimde antrenman yapın.
– Yarış hızınızda koşmaya alışmak için yarış hızında kısa tempo koşuları yapın.
– Yarış haftası için kendinize standartlar oluşturun ve onlara bağlı kalın, aynı şeyleri yiyin, aynı saatte start noktasına gelin, aynı şekilde ısının.
– Yarış haftası yeni bir şeyler denemeye kalkmayın.
– Kendinize karşı dürüst olun.
– Gelişiminizi takip edin, kayıt tutun.
– Yarışmaktan zevk alın.
– Kaybetmeyi bilin, çünkü en etkilisinden bir tecrübe kazandınız.
Elinize saglık.
Aykut selamlar,
Güzel yazı… Tebrik ederim.
Eline sağlık.
Bu yazı benden, ama olsun, Aykut iyi yazıyor 😉
Umarım yazdıklarımızla yardımcı olabiliyoruzdur..
bir kısmını ben yazdım galiba 🙂 en azından vesile oldum diyelim…
biraz bedavacılık yapıp bilgiye sayenizde kolay ulaşıyoruz… hakınızı nasıl öderiz bilmiyorum… çok teşekkürler..
Evet Gökçe Bey, başlı başına bir deneyim oldunuz..
Zevkle okudum. Tebrikler Noyan…
Zevkle okuyorum ve bilgimi arttırıyorum.
Teşekkürler
Şimdi farkettim Noyan yerine Aykut yazmışım. 🙂
Runfire Kapadokya’dan sonra ilaç gibi geldi. Ama benim yaşadığım bir paradoks var oda şu; acaba vücudumuz yorulduğunun işaretlerini verdiğinde hemen bırakmalı mıyız yoksa onu zorlamalı mı? Bırakırsak o eşiğe geldiğimizde, vücut tamam benden bu kadar diyecek oysa devam edersek vücut evet sanırım devam etmek zorundayım diyecek. Çok yorulduğumuzda belki 5k koşmamalıyız ama bence 1k iyi gelir.
40 dan sonra koşmaya başlayıp geçen sene 33.avrasya maratonunda 15km koştuktan sonra kısmet ise bu sene maraton koşmayı deneyecek ihtiyar bir delikanlı için bu yazıların ne kadar önemli olduğunu bilemessiniz…
10 Yl sonra da olsa işe yaradığını bilmenizi istedim sadece. Ben 70 Yaşındayım Kasım-2021 de hayatımda ilk defa bir hoca yönetiminde bir kulüp (Runformance) düzeninde koşmaya başladım. Rantalya ve İstanbul NKolay maratonları 10K koştum. Şimdi İzmir’de WFL-World Run 14 K Koşmaya geldim. Emeklerinize sağlık. Sevgilerimle. CB